''Yalnızca dinlenilmek yeterdi sana.''
''Ve bir de anlaşılmak...''
Yorgun bedenini evin giriş kapısına bıraktı. Midesinde garip bir bulantı vardı. Onu rahatsız eden her neyse kusup çıkarmayı diledi. Öğürdü. Avuç içini kapıya yasladı. Alnını eli üzerine koyduğunda yeniden o kokuyu aldı: Şeftalili meyve suyu.
''Öyleyse soru sorma, yalnızca anlat bana.''
''Ya yargılarsan?'' Öğürdü. Bunu işitmek tiksindirici olmalıydı. Avuç içini ahenkle birkaç defa kapıya vurdu. İçeriden bağırtılar geliyordu.
''Tadını çıkar.''
''Şekerli bir şey görmüyorum.'' Şuan her şey sancılıydı. Bir kadın içinde doğum yapar gibiydi.
''Zihin bir okyanus.''
''Ve ben boğuluyorum.''
''Yine geleceğim.''
Gitmişti. Ardından kafasını çeviremeden olduğu yere, eşiğe yeşil sarı safra çıkardı. Pürülanlıydı ve elindeki Şeftali kokusunu bastırıyordu. Kusmaya devam ettiği sırada kapı öfkeyle açıldı.
Kadın, eşikte yüz üstü yatmış kızını ve safrayı görür görmez çığlığı bastı. Kızın yüzünün sapsarı geçmiş olması ve baygın gözleri dikkatini çekmedi. O an zihninde kirlenen kapı ve kızının bu saatte nereden geldiği vardı. Babasının sesini işitti ve ardından erkek kardeşinin... Demek kardeşini otogardan almaya giderken bile yokluğunu fark etmemişlerdi.
''İğrenç!'' Erkek kardeşine aitti bu ses. Pençe gibi eller kolunu kavradı.
''Nereye kayboldun!?'' İtiş kakış içeri girdiler. Rengi bembeyaz ve gözleri baygındı. Biraz olsun şefkate ihtiyacı vardı. Kalbi korkulu bir çarpıntıya bürünmüştü. Titredi, titredi ve yine titredi. Buz gibi bir soğuklukla koltuğa yığıldı. Annesi hala söylenmeye devam ediyor, babası annesini suçluyor erkek kardeşi ablasını eleştiriyordu. Aile olmak bu muydu sahi?
Ortadan kayboluşu yeni bir tartışmanın fitilini de ateşlemişti.
''Senin yüzünden!'' Eğer göz kapaklarını aralayabilseydi erkek kardeşinin kendisine yönelttiği parmağı görebilecekti. Yalnızca duydu: Senin yüzünden!
''Kesin bağırmayı!'' Çığlık çığlığa yerinden kalktı. Gözlerini açmamaya yeminlenmişti. Ellerini başına vurup, saçlarını çeke çeke çığlık atıyordu. ''Yeter artık!'' Bu bir kavrayış, akıldan sıçrayışa benziyordu. Paldır küldür odasına girip kapıyı kapattı.
''Anası kılıklı, saygısı yok ki!''
Ağzında paslı bir tad sezinledi. Diş etinden aşağı ince kan damlaları sızıyordu.
Odasından çıkmasına imkân yoktu. Yuttu. Kan yuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇ
General FictionHİÇ Şu evrende herkes birine aitti. Herkesin bi sevdiği, kollayanı, sahipleneni vardı. Ekmeğini bölüşeceği, derdini paylaşacağı, affına muvaffak olduğu birileri vardı; benim yoktu. Oysa vereceğim ne çok sevgi, huzur ve güven vardı. Bendinde dolu bir...