-Hiç- Sayfa 7

6 2 0
                                    

Yatağına girip gözlerini yastığa bastırdı. Kapı arkasında devam eden kavga, söylenmeler, bağrışlar, suçlamalar ve bütün bunların kendisine duygusal bir yorgunluk bırakması gözlerinin kapanmasına yetmişti.

Açılıyor, kapanıyor...
Ay iniyor güneş çıkıyor ve günler böylelikle geçip gidiyordu. Yaşam kimse için ve hatta kırık devasa kalpler için bile duraksayıp sırt sıvazlamıyordu. Zaten beklentisi de yoktu.

Elindeki zeytin tabağını da sofraya indirip oturdu. Pazar kahvaltısıydı ve kendisi de izinliydi. Kimse sormuyordu iş nasıl gidiyordu, yoruluyor muydu? Yalnız ne kadar maaş alacağı sorulmuş, kafadan birkaç gelir-gider hesabı yapılıp konu kapatılmıştı. İşe girmiş olması evde belli bir sure sükûneti sağlamıştı. Annesinin ihtiyaçları alınıyor, babasının yükü hafifliyor, kardeşinin eğitimine destek olunuyordu. Zorlansa da direnmekte kararlıydı. En azından evdeki kaostan uzaktı. Fakat bu sabah yine farklı bir hava hakimdi odalara. Duvarlar yaklaşan gerginliği  yüzüne yüzüne bağırıyordu.

Ailecek evde, aynı sofrada oturmuşlardı. Dalgındı. Gri gözleri düşünüyordu. O günden bu yana bir daha karşılaşmamıştı. Aradan mevsim değiştirecek kadar uzun bir zaman geçmişti. Yeniden görmeyi o kadar çok diledi ki... Konuşmak, dinlenilmek ve belki anlaşılmak öyle çok iyi gelmişti ki...

''Bana da çay dök.''

Bardağı doldurup sandalyesine yeniden oturdu. Kardeşi homurdanarak yerinden kalktı. Neye söylendiğini düşünmek bile istemedi.

''Duymadın mı?''

Bir kaşını kaldırıp ''Hı?'' deyiverdi babasına. Kardeşi dolu çay bardağı ile masaya oturdu. Babası başını yana salladı. Anlamlandıramadı. ''Ne oldu?'' diye yineledi.

''Kardeşin çay dök dedi kendine döktün...''

''Duymadım.''

''Bilerek yapıyor baba.''

Yutkundu. Kaşları çatılmıştı.

''Hayır, duymadım.''

''Kulağının dibinde oturuyor.''

Başını eğip kahvaltısına devam etti. Uzatmayacaktı. Çatal bıçak sesleri birbirine çarparken o zihninin derinliklerine daldı. İşi, gri gözleri, iş arkadaşlarını, yaşamı düşünmeye devam etti. Zaten hep düşünürdü bir şeyleri.

''Sana diyor,'' diye yineledi bir ses. Anlamaz gözlerle baktı. ''Cahit.''

''Efendim Cahit.''

''Sen fazla mesaiye kalıyor musun?''

''Yok, kalmıyorum.''

HİÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin