''Yani hisler insana zaman kavramını unutturur diyorsun.''
''Elbette.''
''Hiç kahrından öleceğini hissettiğin, ağladığın, algılayamadığın bir an olmadı mı? Saat geçmiş veya durmuş gibi olur, zaman kavramını yitirmiştir.''
''Zaman bizimle alakalı öyle mi?''
''Yaşadığımız her şey kafamızın içinde olup bitenle alakalı, yani bizimle.''
Ellerini yana savurdu kız. ''İnsanın asıl kavgası kendisiyle, dediğin doğru öyleyse?''
''Öyle.''
Evine uzanan yola geldi. Onu ilk gördüğü mezarlık duvarının altından geçti. O koku bir kere daha burnuna çalındı. Ayağına ufak bir taş takıldığında duraksadı.
''Ah, bundan sonrasını yalnız yürüsem iyi olur.'' Bileğini ovuşturup saatine baktı. Küçük bir çığlık attı. ''Çok geç olmuş.''
''Zamanı unutmuşuz.''
Gri gözlerinden gözlerini kaçırdı. Dallarda yapraklar ılık rüzgârla uçuştu. Dudağını dişleri arasına alıp ısırdı. Kirpik altından süzdü. Bu sohbeti veda ile sonlandırmak istemiyordu. Tarifsiz bir sevinç duygusuna kapılmıştı. Etraf vızır vızırdı. Akşamın karanlığındaki ses kulağına çalındı.
''Atlas.''
Saçlarını iteleyen parmakları kulağının arkasında kaldı. ''Efendim,'' dedi soran gözlerle.
''Adım Atlas.'' Ellerini cebine yerleştirip göz kırptı. ''Bu yol arkadaşlığını, zaman tutulmasını ya da unutulmasını hep yapalım.''
Kıkırdadı. Kızın gözlerinde alevli bir ışıltı parıldadı. ''Olur.''
Rüzgâr esti, yerden birkaç toz toprak sürüklenip Atlas'ın ayakucunda duruldu. Ardını döndü ve gidişini izledi. O an onu yeniden, yeniden görmeyi binlerce defa diledi. Tutkulu bir arzuyla yan yana gelmeye heveslendi.
Evine giden adımları ilk defa bu denli mutluydu.
Artık içinde tarifsiz bir umut vardı. Onu yeniden görebilme umudu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇ
General FictionHİÇ Şu evrende herkes birine aitti. Herkesin bi sevdiği, kollayanı, sahipleneni vardı. Ekmeğini bölüşeceği, derdini paylaşacağı, affına muvaffak olduğu birileri vardı; benim yoktu. Oysa vereceğim ne çok sevgi, huzur ve güven vardı. Bendinde dolu bir...