- Giriş -

551 25 40
                                    


- 10 yıl önce -

Sinemadan çıktığımızdan beri konuya nasıl gireceğimi düşünüyordum. P'Mile yanımda sürekli film hakkında konuşup duruyordu. Dikkatimi ona veremeyecek kadar kafam doluydu. Kalbim ona olan hislerimle daha da ağır gelmeye başlamışken buna bir de fiziksel ihtiyaçlar eklenmişti. Küçüklüğümden beri bana kızlara aşık olmam gerektiği öğretilmişti. Masallarda prensler prenseslerle evlenirdi. Filmlerde yakışıklı adamlar güzel kadınlara aşık olurdu. Peki, ama neden insanlar aşkı cinsiyetleştirmeye bu kadar meraklıydı. Bütün bunları normalleştirmeyi ilk olarak kim akıl etmişti ki. Benim kalbimi bir prenses yerine bir prens çarptırıyorsa bu sorun teşkil eder miydi? Ya da bu kişinin doğduğum andan itibaren kardeş gibi büyüdüğüm en yakın arkadaşım olması beni alçak bir insan mı yapardı? Ne olursa olsun içimdeki şeye daha fazla katlanamazdım. Geçen gece P'Mile yüzünden ilk ıslak rüyamı gördükten sonra bu mümkün değildi. Fakat benden uzaklaşmasından ya da arkadaşlığımızı bitirmesinden o kadar çok korkuyordum ki. Eğer o benim gibi hissetmiyorsa ne yapacağımı bilmiyordum.

"Po geldik" P'Mile narin eliyle omzumu sarsarken kafamdaki sesleri susturmayı denedim. Bizim evin önündeydik ben içeri girene kadar bekleyecekti. Çünkü her zaman öyle olmuştu. Ama bugün bir şeylerin değişeceğini biliyordum. Ellerimi yumruk yapmış sağ ayağımı yere vuruyorken gücümü toplamayı denedim.

"P'Mile sana söylemem gereken önemli bir şey var." Meraklı bakışlarını yüzüme dikerken tam karşıma geçti.

"Sorun ne yoksa okulda yine biri seni rahatsız mı etti?" Yapma lütfen. Beni bu kadar çok önemseme. Çünkü eğer benden uzaklaşırsan buna dayanamam. Cevap vermek için başımı sağa sola salladım hafifçe. Gözlerini kırpıştırırken bir adım daha yaklaştı. Sokak lambasının altında aydınlanan yüzündeki tatlı bakışı içimi eritiyordu. Solgun tenindeki çilleri onu tanıdığım en masum insan yapıyordu.

"P'Mile, ben seni seviyorum." Lütfen benden nefret etme yoksa buna dayanamam. Sıcak gülümsemesi yüzüne yayıldı. Gözleri kısılırken mutlu görünüyordu.

"Seni sevdiğimi biliyorsun Po. Sen öyle tedirgin davranınca önemli bir şey sanmıştım." Bütün cesaretimi toplayıp günlerdir beni kıvrandıran şeyi ona söylemiştim. Beni ciddiye almamıştı. Hemen bir şey yapmalıydım aksi takdirde bir daha asla cesaretimi toplayamazdım. Ona doğru bir adım yaklaştım.

"P'Mile bu öyle değil. Ben sana aşığım." Tepki vermediği her salise ölecekmiş gibi hissetmeme neden oluyordu. Dalga geçtiğimi düşünmemesi lazım. Hemen bir şey yapmalıyım. Kafanı çalıştır Apo. İleri doğru atılıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Beni itmedi ya da herhangi bir tepki vermedi. Geri çekildiğimde yüzüme bakmaya devam ediyordu. İfadesi o kadar belirsizdi ki bir an o boşlukta kaybolacağımı sandım. Tek bir kelime dahi etmeden hızlıca eve koştu. İçeri girerken arkasına bile bakmamıştı. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum. Hızlıca kendimi eve atıp odama çıktım. Pencereye koştuğumda onun odasına baktım. Perdesi kapalıydı ve içerisi de karanlık görünüyordu.

~

Ortalık aydınlanmış olmasına rağmen henüz gözüme uyku girmemişti. Dün geceden beri P'Mile'ı kaybedip kaybetmediğim konusunda düşünmekten beynim patlayacaktı.

Hava aydınlanır aydınlanmaz onlara gitmek için merdivenlere yöneldim. Alt kata indiğimde işe gitmek için hazırlanan annem yolumu kesti.

"Bu kadar erken saatte nereye oğlum?" Sabırsızlıktan ölecek gibi hissediyordum. Bir an önce onu görmeliydim.

"P'Mile'ı görmeye gidiyorum anne." Bir anda ifadesi hüzünlü bir hal aldı. Beni salondaki koltuğa doğru çekiştirdi. Soran bakışlarımı üzerine diktim. Çünkü onu görmek konusunda acelem vardı.

"Tatlım Mile ve babası evi satıp apar topar gitmişler." Buna imkân yoktu. Daha birkaç saat önce onunlaydım.

"Sabah sabah şakasının hiç sırası değil anne." Uzanıp usulca başımı okşadı. Gözleri dolmuştu ki bu da ciddi olduğunu gösteriyordu.

"Daha dün akşam beraber sinemaya gittik. Öyle bir şey olsa bana mutlaka söylerdi." Annem cevap vermedi. Yerimden hızla kalkıp koşarak onların evine gittim. Camdan içeriye göz attığımda gerçekten de boş görünüyordu. Önce zili çaldım ama hiçbir tepki gelmedi. Sonra kapıyı yumruklamaya başladım.

"P'Mile! Lütfen aç kapıyı." Gözyaşlarım boşalırken burnumu çektim. Bir yandan da kapıyı yumruklamaya devam ediyordum. Bu gerçek değildi. Şu an kötü bir kâbus görüyor olmalıydım. Sabah uyanacaktım ve phi evde olacaktı. Bunun başka bir açıklaması olamazdı.

"P'Mile beni bırakıp gitmezsin. Ne olur aç şu kapıyı konuşalım. Söylediğim şeyler yüzünden mi bütün bunlar?" Yere çöktüğümde babam yetişip son anda beni tuttu. Sanırım histeri krizi geçiriyordum. Kafamdaki sesler dışında hiçbir şeyi duyamıyordum. Hıçkırıklarım bedenimin sarsılmasına neden oluyordu. İkimizde yerde oturuyorken babam kollarını etrafıma sardı.

"P'Mile ben sensiz ne yaparım? Lütfen beni bırakma."



Y.N - Geçenlerde birkaç sene önce yazdığım hikayeyi buldum. Konusu çok iyi olmasa da anlatımı boşa gitmesin diye MileApo olarak revize edip yayınlamaya karar verdim. Soft bir hikaye olmayacak bu arada yer yer toksik kısımları da var. Lütfen bunu bilerek okuyun.

Ayrıca bir tane de BibleBuild hikayesi yazmaya hazırlanıyorum. Okumak isteyen olursa beklemede kalsın. 

Hard To Say I'm Sorry - MileApoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin