Havaalanına yetişmem gerekiyordu ama şansa bakın ki sabahın erken saati olmasına rağmen trafik vardı.
"Şoför bey biraz daha hızlı gidemez misiniz acaba? Zamanında oraya varmam çok önemli benim için." Şoför ortadaki dikiz aynasından bana keskin bir bakış attı. Daha çok 'kes sesini zaten canım burnumda' diyor gibiydi. Alt dudağımı ısırırken sessizliğimi korumaya çalıştım. Sürekli telefonumdan saati kontrol ediyordum. Şu an o kadar huzursuzdum ki muhtemelen ancak oraya vardığım zaman rahatlayacaktım.
Bir süre sonra Suvarnabhumi Havaalanı görüş açımıza girdiğinde derin bir nefes aldım. Giriş kapısına yaklaşığımızda nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Kalbim kulaklarımda atıyor gibiydi.
"Buyurun küçük bey istediğiniz gibi yetişebildik." Şoförün imalarını görmezden gelerek bakışlarımı taksimetreye sabitledim. Cüzdanımdan yazan miktardan fazlasını çıkartıp adama uzattım.
"Teşekkürler. İyi günler." Kısa cümlelerimi sıralayıp kendimi dışarı attım. Gelmiş olsam da hala acele etmem gerekiyordu. İçeri girdiğimde gözüm Bible'ı aradı fakat burası da en az trafik kadar yoğundu. O kadar çok insan vardı ki yüzlerini zar zor seçebiliyordum.
"Apo! " Birisi ismimi haykırdığında sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım. Kalabalıktan kaynaklı beynim uğulduyordu. Omzuma dokunulduğunu hissedince otomatikman arkama dönmüştüm. Huzur veren nazik gülüşü gördüğüm an rahatlamıştım. Zor da olsa yetişebilmiştim çünkü.
"Gelmişsin. Bebeğim bagajların nerede? Teslim etmiş olamazsın değil mi?" Gözlerim dolarken hiçbir şey söylemeden boynuna sıkıca sarıldım. Bible'ın kafası karışmıştı neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Geri çekilince anlamayan bakışlarını yüzüme sabitledi.
"Bible ben seni çok seviyorum ve hayatım boyunca da bu asla değişmeyecek biliyorsun. Ama..." Cümlemi bitirmeden neler olduğunu anlamıştı. Devamını getiremiyordum boğazım düğümlenmiş gibiydi. Orada bir yumru vardı ve canımı acıtıyordu.
"Gelmiyorsun değil mi?" Cevap vermek yerine sadece gözlerinin içine bakmaya devam ettim. Ellerimi yanaklarına koyarak dudaklarına uzandım. İlk baştabana karşılık vermedi, ret ediyor olduğu düşüncesi beynimi sarsıyordu. Sonrasında hemen belime sıkıca sarılıp dudaklarını hareket ettirmeye başladı. İnsanlar bize bakıyor muydu bilmiyordum. Ama açıkçası umurumda da değildi. Çünkü şu an burada gerçekleşen şey bir devrin sonu niteliğindeydi. Belki de hayatımın en güzel dönemini sonlandırıyordum. Bibs'le yaşadığım hiçbir şeyden asla pişman değildim. Umarım şu an yaptığım seçimle yaşayamadıklarım için de olmazdım. Fiyakalı elveda öpücüğümü yavaşça geriye çekilerek sonlandırdım. Eğer şimdi yapmazsam işler daha da zorlaşacaktı. Bible alnını alnıma yaslarken gülümseyerek minik gamzesini bana sundu.
"Bende seni çok seviyorum bebeğim ve benim için de bu asla değişmeyecek. Teklifi sunduğumdaki sözümü tutacağıma emin olabilirsin. Bundan sonra sadece önüme bakıp mutlu olacağım." Sağ elimi tutup işaret parmağımı yanağındaki minik çukura götürdü. Bible'ın gamzesine dokunmak yapmayı en çok sevdiğim şeylerden biriydi.
"Sanırım en çok da bunu özleyeceğim" deyince gülümsemesi daha da genişledi.
"Onlar her zaman sana ait kalacak." Yanağına uzanıp gamzesine dudaklarımı bastırdım. O sırada Bible ve ikimizin uçağa gitmesi için son anons yapıldı.
"Bebeğim gitmek zorundayım. En azından ziyaretime gel olur mu?" Onu yalnız gönderiyor olmak içimi yakıyordu. Ama biliyordum ki Mile'ı geride bırakmış olsaydım içim daha çok yanacaktı.
"Söz Bibs." O gözden kaybolana kadar arkasından el salladım. Boşluğa düşmüş gibi hissediyordum. Gözlerim dolsa da yaşların akmasına izin vermedim. Mile onca uğraşarak beceremediği şeyi dün gece gelişen rastgele bir durumla başarmıştı. Anlattıkları beni o kadar etkilemişti ki devamını duymak için can atıyordum. Mile Phakphum sonunda olanları anlatabilmek için beni ikna etmişti. Havaalanından çıkıp her zaman orada bekleyen taksilerden birine bindim. Adresi söyledikten sonra arkama yaslandım. Artık kendimi daha özgür hissediyordum. Sürekli ayaklarımla ritim tutuyor ve gülümsememe engel olamıyordum. Sonunda yıllardır merak ettiğim her şeyi öğrenebilecektim. Çikolata yemek bile beni şu an olduğumdan daha mutlu yapamazdı. Bugünün gelmesini elbette hayal ediyordum ama gerçekleşeceğini hiç düşünmemiştim. Kapıdaki düğmeden camı yarıya indirdim. Temiz hava yüzüme vuruyorken aldığım nefes yaşadığımı hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hard To Say I'm Sorry - MileApo
Fanfic-10 Yıl Önce - Küçüklüğümden beri bana kızlara aşık olmam gerektiği öğretilmişti. Masallarda prensler prenseslerle evlenirdi. Filmlerde yakışıklı adamlar güzel kadınlara aşık olurdu. Peki, ama neden insanlar aşkı cinsiyetleştirmeye bu kadar meraklı...