7: Orhan'dan Öznur'a

28 7 4
                                    

O emsaline nadir rastlanan gözlerin, artık görüyor demek! Biliyor musun, biz evliyken şunu hep merak ederdim: Eğer ki görebilseydin, yine beni seçer miydin? Ya da seçtiğin adama hayranlıkla bakabilir miydin? Ne düşünürdün acaba benim hakkımda?

Soğuk bir kış akşamı, "yüzünü her zerresiyle ezberleyebilmek isterdim. Öyle ki, sen yanımda değilken bile, gözlerimi her kapatışımda önümde çehren beliriversin" demiştin bana. Söylesene Öznur, fotoğrafıma baktın mı hiç?

Artık şu evlilik meselesine değinmem gerekiyor sanırım. Aslında bunları bilmeyecektin, ama madem bu mektuplarda her şey açık açık konuşuluyor, sana daima çelişkili görünen davranışlarımın asıl sebeplerini de dinle o halde.

🌙

Hastalığımın aynı seyirde sürüp gittiği günlerin birinde, kapıma perişan durumdaki bir kadın geldi. Nasıl ifade etsem, dağılmış gözüküyordu. Gözleri kızarmış, yüzü epey solmuştu. Çok eskiden beri tanıdığım bir ağabeyimin büyük kızıydı bu.

Çaresizlik içinde yalvardı bana, "evlenelim" dedi.

Onu içeri aldım, konuştuk. Ayrıldığı sevgilisinden hamile kaldığını öğrenmiş, gidip bunu kendisine söylediğindeyse adam umursamayıp, "bana ne, git aldır" demiş.

"Ne olur evlen benimle" diyordu kadın: "yalvarırım yardım et bana."

Kabul etmeyecektim, gerçekten; hayatıma senden sonra bir başkasını almayacaktım. Ama mahvolmuştu, Öznur. Ona hastalığımdan dahi söz ettim, fakat vazgeçmedi.

Bebeği mutlaka doğurmak istiyordu, ailesi ilişkisini bilmediğinden dolayı da tek çıkış yolu evlenmesinden geçiyordu.

Ona, bunun gerçek bir evlilik olmayacağını, aramızda hiçbir şey geçmeyeceğini, sadece çevresindekilere gerçekmiş izlenimi verebileceğini söyledim. Çocuğunu kaybetmemek için her türlü fedakarlığı yapmaya hazırdı, kendini feda etmeyi Seçti Bu yüzden.

Biz de evlendik. Ama bir kere bile yan yana yatmadık, öpüşmedik veya birbirimize herhangi bir sevgi sözcüğü sarf etmedik. Buna inanıp inanmamak tamamen senin kanaatine kalmış, Fakat o çocuk benim değil.

🌙

Bu süreçte defalarca ameliyat geçirdim. "Bitti" dendi, kaç kere "geçti" dendi ama her seferinde, hastalığım yeniden nüksetti. Artık dayanamıyorum Ben. Bu dünyada ölmek, yaşamaktan çok daha zormuş, Öznur!

Ağrılarım gitgide artıyor, gün geçtikçe tükeniyorum. Yazmak bile güç geliyor artık. Yoruldum Öznur; yaşadıklarımdan, yaşayamadıklarımdan, Hata yapmaktan, hatalarımla yüzleşmekten, özlemekten, yalnız kalmaktan ve hatta yalnız bırakmaktan... Her şeyin sonuna yaklaştığımı ilk defa bu kadar derinden, ilk defa bu kadar net hissediyorum.

🌙

Gelelim "geceleri senin yanında uyumama" mevzusuna. Geceler benim için ızdırap dolu zamanlar oluyordu; öyle şiddetli ağrılar çekiyordum ki, uyuyabilmem imkansız bir hal alıyordu. Ben de sana sezdirmemek adına acılarımı başka bir odada çekiyor, sabaha karşıda yeniden yanına dönüyordum; kendini her daim "kusurlu" sayan, fakat kusurlarıyla bile mükemmel olmayı başarabilen eşimin yanına...

Bitti işte, söyleyeceğim hiçbir şey kalmadı. Ama, her ne kadar tutmakta zorlansam da kalemi elimden bırakmak istemiyorum. Bunun seninle son iletişimimiz olduğunu, bu mektupla birlikte aramızda hiçbir belirsizliğin kalmayacağını iyi biliyorum çünkü.

"Hakkını helal et" demişsin. Bunca yaşanandan sonra sende hakkım kaldığını pek sanmıyorum, ancak yine de helal olsun Öznur, sonuna kadar helal olsun!

Ama böyle de olmadı ki şimdi. İkimiz de başka birileriyle evlendik, helalleşmemizden ötürü aramızda bir dava da kalmadı, bizim ahirette de karşılaşamayacağımız anlamına geliyor bu.

Oysa seni son defa görmek, gözlerine son defa derin derin bakmak isterdim. Ne var ki, bu hakkımı seni yalnızlığına terk etmeden önceki son gece kullanmışım ben, fark etmeden kaçırmışım o son fırsatı.

🌙

Sözü uzatmaya çalışıyorum, bilmem fark ettin mi? Ne anlamsız bir çaba ama!

Bu absürtlüğü burada kesiyorum. Hangi veda sözü uyar bu sona bilmem ama sen yine de; kendine iyi bak, Allah'a emanet ol, hoşça kal!

"Zeynep'in" tüm güzelliğiyle yaşamına karıştığında Onu benim yerime şöyle bir kucakla, yapabildiğin kadar da içten öp lütfen. Ve seni hayata bağladığı için benim yerime bir kez de teşekkür et ona, olur mu?

06.04.2022
İmza: Orhan Aktaş

Geçmişin AynasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin