Bay Gözlük

11 4 0
                                    

BÖLÜM 5 : BAY GÖZLÜK

Zamanın benim için bir kere durduğunu hissettiğim anlardan birindeyim. Şimdi ne olacak diye düşünemiyorum bile. Zihnim karanlık bir çukur gibi. Birazdan koruduğum çocuk bir yana ben hayatta kalabilecek miyim belirsiz. Yine de babamın benimle gurur duyacağına eminim.

Mahzendeki sesler bir anda kesildi. Herkesin gözü üstümüzde. Gözlerinde gördüğüm korku mu, heyecan mı yoksa şaşkınlık mı çözemiyorum. Elimin altında Araf, arkamda gözlüklü ve bizi izleyen bir sürü çocuk. Araf bir anda bağırarak ayağa kalktı ve elini benden kurtarıp bana doğru döndü. Boğazımı sıkmaya başladı. "Küçük Şah büyümüş, öyle mi?"

Tırnaklarımı eline geçirdim, derine girdiğini hissettiğim an sertçe çektim. Elini bira anda çekti ve bana baktı. Bağırarak "Çocuk benimle kalıyor Araf" dedim. Durdu ve bana baktı dudağı yana kıvrıldı ve buraya geldiğimden beri sürekli gördüğüm o parıltı yine gözlerine yansıdı. Bu çocuğu anlamayı tam şu anda bırakıyorum...

"Öyle olsun Şah, ama unutma oyun şimdi başlıyor." Dedi ve arkasını dönüp köşesine gitti.

Ona öylece bakakaldım, ne demeye çalışıyor cidden anlamak imkansız. Zaten bu bok çukuru gibi yerde geldiğimden beri benimle zevkle oynamıyor muydu?

Başımı sağa sola sallayıp kendime geldim ve dönüp çocuğa baktım. Çocuk sol eliyle başının yan tarafına vurup duruyordu. Biraz da titriyordu sanki, bir şeyler mırıldanıyordu ama hiç bir şey anlaşılmıyordu. Yanına yaklaştım ama ben yaklaşınca geriye doğru bir adım attı, elimi uzatıp kendine vurmasını engellemek istedim ama dokunma diye bağırıp geriye kaçmaya başladı. Kapıya değince yere çömelip ağlamaya başladı durmadan aynı şeyi söylüyordu. "Gitmek istiyorum, gitmek istiyorum, gitmek istiyorum."

Ne yapacağımı şaşırdım tabi benim gibi herkeste çocuğun garip hareketlerine bakıyorduk. Araf birden bağırdı. Yüreğim ağzıma gelmedi desem yalan olur. "Herkes çukuruna dönsün, küçük Şah çocukla bizzat ilgileneceğini söylemişti zaten, bırakalım ilgilensin." Dedi. Bu durumdan zevk aldığı her halinden belliydi. Yine de ona vurduğum için ne kadar rahatladım anlatamam. Bu gözlüklü gelmeseydi belki de böyle bir şeye hiçbir zaman cesaret edemeyecektim. Sırf bu yüzden bile bu gözlüklüye sarılabilirim, tabi izin verseydi.

"Sakin ol sana bir şey yapmayacağım." Deyip tekrar ona doğru uzandım ama iyice köşeye sinip dokunma demeye devam etti. Benim haricimde her yere bakıyordu. Bende tam karşısına geçip oturdum ve sakinleşmesini bekledim.

Koskoca bir günümüz kapı eşiğinde geçmişti. Şimdi daha sakindi, ama yine de yüzüme bakmıyordu. Aklıma gelen anılar yüzünden gözlerim doldu ama yine de ağlamadım. Artık ağlamanın beni buradan çıkarmayacağını ve annemle babama götürmeyeceğini biliyordum. Ama sanırım bu gözlüklü bunu kolay kolay kabul etmeyecekti.

Ders saatleri gelince hepimiz hocalarımızın yanına gittik. Gözlüklüyü ise Altan abi almaya geldi. Gözlüklü onu görünce yerinden kalktı ve hiçbir şey söylemeden peşinden gitti.

"Nasıl yani tanışıyorlar mı?" diye mırıldandım ama derse geç kalmamak için aceleyle Antony ile ders yapacağım odaya gittim. Antony her zaman ki gibi formundaydı. Poligon atışından sonra elimize çakıları alıp karşılıklı durduk. İkimizde aynı anda dizlerimizi büküp pozisyon aldık. Aynı anda saldırıya geçtik. Çakılar çok keskin değildi bu yüzden ölümcül darbeler almıyorduk ama yine de çiziklerimiz oluyordu. Çakıyı bana doğru savurduğu an aşağı doğru kaçıp eğildim. Aynı anda öne doğru iki adım atım ayağına bir çizik attım. Aynı anda yüzüme denk gelen çakıdan son anda kaçtım ama yine de yara almıştım. Hiç durmadan bir daha saldırdım o da aynı anda çakıyı boynuma doğru uzattığı an aşağı doğru yuvarlanıp çakıyı ayak bileğinden geçirdim. Maalesef hızla kaçamadım ve omzuma bir darbe aldım. Yaklaşık iki saatlik eğitimin ardından yine yara bere içindeydim.

"Bugün daha iyisin küçük Şah, yine de dalgın gibiydin." Dedi

"Bir şey sormak istiyorum" diyerek izin istedim.

"Sor bakalım, merak ettim derslerle ilgili bir şey mi?"

"Hayır, dün gelen çocuk, Gölge Otizmli demişti, bu ne demek."

"hahahahahhh dwmwk yeni çocuğu merak ettin öyle mi?"

"Evet garip davranıyor."

"Okumayı seviyorsun, aynı annen gibi"

Yine neden onların konusunu açtı ki bu adam bana acı çektirmeye bayılıyor bence.

"Evet annemin de bir sürü kitabı vardı."

"O zaman merak etme akşam gölge ile sana bir kitap göndereceğim, kitap Otizmle ilgili okursun ne kadar anladığın sana kalmış." "Ayrıca bundan sonra dersler dışında bir şey sormak yasak."

"Çok teşekkür ederim Antony"

Antony sırıttı ve arkasını dönüp gitti. Bu ders bitti demekti. Yaklaşık bir saat sonra yapılacak günlük dövüşler için revire gitmeye karar verdim. Evet revirimiz var, dediğim gibi ölmek yasak ama sürünebilirsiniz, sorun yok. Revirden sonra dövüş alanına doğru yürümeye başladım. Gözlüklü bizim doktorun yanında bekliyordu. Şaşırdım çünkü daha yeni gelmişti ve hemen dövüştürmeleri adil değildi. Dövüşlere her zamanki gibi ilk Araf'la başlanıldı. İri kıyım arkadaşlardan biriyle dövüşmeye başladılar. Araf çocuğu omzuna alıp yere gömdü. Tekrar ayağa kaldırdı, çocuk Araf'ın karnına sıkı bir yumruk geçirdi. Araf'ın yüzü kızardı ama çocuğu bırakmadı, sert bir kafa atıp çocuğu sersemletti ardından peş peşe yumruklamaya başladı, çok hızlıydı hem de çok. Çocuğun yüzü kanlar içindeydi. En son gözleri beni buldu ve çocuğun karnına dizini geçirip çöp poşeti gibi yere fırlattı. Sonra da bana göz kırptı. Araf, bana, göz kırptı. Ruh hastası.

Sırayla olan dövüşlerden sonra sıra bana gelmişti. Karşımdaki kişi bu sefer Göz'dü. Oldukça uzun boyluydu. Bunu düşünerek vakit harcamadım tabi ki Direk saldırıya geçtim, Göz çok çevik bir kızdı ama ben ufak tefek olduğum için bayağı bir eğilmesi gerekiyordu bu da onu biraz yavaşlatıyordu. Hızla karnına bir tekme attım, bir adım geri gittiği an bacak arasına girip doğruldum ve onu yüz üstü düşürdüm. Hemen üstüne çıkıp kolunu geriye kıvırdım, saçını tutup başını geriye doğru kaldırdım. Omurgası iyice sıkışmıştı. Ağrıdan akan gözyaşlarını görebiliyordum. Diğer kolunu pes etmek için yere üç kere vurunca maç bitmiş oldu. Bu gece o oda benim olacaktı. Yaşasın tavuk döneri.

Akşam bana odamı Altan abi göstermişti, bir de tebrik etmeyi unutmadı.

"Aferin çelimsiz, iyi işti"

Çelimsizmiş, hıh.

Sıcak bir duşu ardından tam yemek söyletecektim ki kapı çaldı. Gölge bana seslendi. Kapıyı açtım elinde bir kitap tutuyordu. Tüh ki bizim gözlüklüyü unutmuştum. Umarım yalnız başına iyidir. Kitabı alıp teşekkür ettim.

O da uzun uzun yüzüme bakıp arkasını dönüp gitti. Sizin derdiniz neeeee diye bağırmak istesem de imkansız olduğunu bildiğimden kapıyı kapatıp yemek için odadaki telefondan Altan abiyi aradım. Kapı bir daha çaldı. Şaşırmadım desem yalan olur. Kapıyı kim o demeden açmamam gerektiğini babamdan onlarca kez duymuş olamama rağmen aynı hatayı yapıp sormadan açtım. Sonuç karşımda bir adet kaşları çatık Araf. 

YENİ NESİL CELLAT  ( +18 )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin