6 . BÖLÜM
Merhaba arkadaşlar uzun zaman oldu. İnanın haftasonu bölümü atmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Malesef garanti den gelen laptopum daha beter bir halde geldi. Çalışmıyor. Tekrar garantiye gidip gelmesi çok uzun sürüyor biliyorsunuz. Sizi bekletmemek için telefondan yazıyorum. Bundan sonra gelecek olan bölümde artık Hazan ve Aktan için hayatlarını değiştirecek bir olay olacak. . Sizleri seviyorum. Yeni bölümler aralıklarla gelecek. Umarım beklediğinize değer bir bölüm olmuştur. Yorumlarınızı bekliyorum.
...........................................................
Aktan hastane odasında gözlerini açalı üç gün olmuştu. İlk gözlerini açtığında bembeyaz tavanla bakışmış nerede olduğunu anlamaya çalışmıştı. En son hatırladığı Ahmet'in evine gitmek için motoruyla yola çıkmasıydı. Kafasını oynatmış başı yatağına dayalı yanındaki sandalyede uyuklayan annesini görmüştü. Kaç gündür burada olduğunu bilmiyordu. Ne halde olduğunu bilmiyordu. Ama sağ kolunda bir hasar olduğuna emindi. Çünkü sağ kolu inanılmaz ağrıyordu. Yavaşça başını sağ tarafınadoğru eğdi ve koluna baktı. Kolu açıdaydı. Kırılmıştı yani. Yüzü de ağrıyordu ve bacağında hafif bir zorklama hissediyordu. Kendisiyle ilgili durum tespiti yapmaya çalışırken odaya babası girdi ve göz göze geldiler.
Osman Bey oğlunu uyanmış görünce elindeki çayları odadaki komidine bıraktı ve oğluna yaklaştı hızla. Mutluluktan yaşlı kalbi hızlı atıyor sınırlarını zorluyordu. İki gündür oğlunun başında uyanmasını bekliyorlardı. Şimdi oğlunu uyanmış görünce gözleri dolmaya başlamıştı.
"Oğlum ...." dedi Osman Bey ve gerisini getiremedi. Oğlunun sol tarafına geçti ve elini tuttu.
" Şşt baba Fulya Sultanı uyandırma" dedi Aktan tarazlı çıkan sesiyle. Kendi sesi kulaklarına yabancı gelmişti.
"Dur oğlum ben doktoru çağırayım " dedi Osman Bey ama oğlunun elini bırakmamıştı hala.
"Zaten beklemekten başka birşey yapamam baba. Kolum kırık ve ayağım ne halde Allah bilir " dedi Aktan gülümseyerek. Aklınca şaka yapmaya çalışmıştı ama bu kaza devrelerini fena yapmıştı." Sus soytarı birde dalga geçiyor haliyle. Ne hale geldik iki gündür haberin var mı senin? Hele bi doktor dan duyayım iyi olduğunu sana yapacaklarımı biliyorum ben."dedi Osman Bey ve odadan çıktı.
Baba oğulun konuşmalarına uyanan Fulya Hanım oğlunun gözlerini açtığını görünce sevinçle gözleri parlamış heyecandan yerinden kalkmış ve oğlunun yaralarına dikkat etmeye çalışarak Aktan'a sıkıca sarılmıştı.
" Oğlum, Aktan'ım. Uyandın sonunda yavrum. Sana birşey olacak diye çok korktum annem. Seni çok seviyorum bebeğim " sözlerini gözyaşları eşliğinde oğlunun kulağına fısıldamıştı Fulya Hanım. Daha sonra doktor odaya girmiş ve kontrollerini tamamlamıştı. Sonrası hızla gelişmişti. Uyanmasının üzerinden iki gün geçtikten sonra hastaneden çıkmış eve geçmişti. Bu arada Amerika'da okuyan kız kardeşi Hira gelmiş ve Ahmet ile bir olup kendisine uzun bir nutuk çekmişdi. Ama beklediği kişi bir türlü gelmemişti.
Gözlerini açtıktan sonra bir çok insan gelmişti görmeye kendisini, gelemeyenler de telefon acmış sağlık durumu hakkında bilgi almışlardı. Olur olmadık herkes aramış ama beklediği kişi bir türlü aramamıştı. Merve ne aramış ne de sormuştu kendisini. Annesine sormuş Ahmet'e sormuştu ama üç gündür Merve den hiç bir haber yoktu. Bu Aktan'ı çok üzmüş ve kırmıştı. Ben onu uğruna herşeyi yapacak kadar çok severken o beni merak bile etmiyor diye düşünmüştü dört gündür. Ama sonra kendi kendini avutmaya başlamıştı. Haberi yoktur, babası bırakmıyordur diye kendi kendini avutmaya çalışmış bu konuda da pek başarılı olamamıştı. Yine Merve'li düşüncelere dalmışken annesinin sesi çekip çıkarmıştı Aktan'ı oradan.
" Aktan oğlum gözlerini bu derece hüzne boyayan ne düşünüyorsun ? " diye yumuşacık sesiyle soran annesine döndü Aktan. Sahi gerçekten gözleri hüzünlü mü bakıyordu. Bu sorunun cevabını bilmiyordu Aktan ama Annesinin merak ettiği asıl konuyu biliyordu . Sevdiği kızın neden gelmediğini merak ediyordu annesi aslında. Aktan da bunu biliyordu ama şu an annesine verebilecek düzgün bir cevabı yoktu. Çünkü kendisi de Merve'nin neden gelmediğini neden alamadığını deli hibi merak ediyordu. Ve cevabını bilmediği bir sorunun ima ile olsa bile kendisine sorulması sinirlerini bozuyor ve öfkelendiriyordu Aktan'ı. Yinede annesini kırmadan cevap verdi .
"Önemli bir mesele değil annem. Sen düşünme bunları. " dedi Aktan sıkkın bir şekilde.
"Nasıl önemli değil oğlum? Üzgünsün, düşüncelisin. Bahsettiğin kızı mı düşünüyorsun yavrum ?" diye sorunca annesi gözlerini kapattı Aktan. Az önce imasi bile sinirlerini bozmuşken direk sorulması öfkelendiri Aktan'ı. Bu konu hakkında konuşmak istemiyordu ama annesi sanki isteyerek bu konuyu açıyordu.
" Bana ondan bahsetme anne" diye hafiften sesini yükseltti Aktan. Annesini kırmak pahasına. Ve devam etti sözlerine "Şimdi izin verirsen dinlemek istiyorum" dedi
"Ama oğlum seni böyle görmek hem beni hem de babanı çok üzüyor,böyle davranma bize. Senin kaza geçirdiğini duyunca ne hale geldik haberin var mı? Öldük oğlum ,öldük korkudan. Sana birşey olacak diye öldüm öldüm dirildim. Şimdi uyanmışken, iyiyken bana bir kız yüzünden yüz çevirip bağıramazsın. Duydun mu Aktan buna hakkın yok senin. Ben senin annenim. Ne hale geldim görmüyor musun ?" diye bağırdı annesi ve ağlayarak oturduğu yerden kalktı.
Yatağının yanında ki sandalyede oturmuştu annesi ve üç gündür başından ayrılmıyordu. Haklıydı annesine bu derece kötü davranmaması gerekiyordu. Ama her zaman ki gibi bencilliğini konuşturmuş kendinden başkasının duygularını düşünmemişti. Kendi kendine söz verdi o anda Aktan. Her ne olursa olsun annesini ve babasını bencilliği yüzünden üzmeyecekti bir daha.
" Anne lütfen gitme"diye seslendi odadan çıkmak üzere olan annesine. " Özür dilerim kendimi düşündüm her zaman ki gibi. Bencillik yaptım. Affet beni anne. Lütfen gel otur yanıma ve elimi tut annem. " dedi Aktan ve elini annesine uzattı. Filiz Hanım dönüp oğlunun eline baktı. Kıyamadı yavrusuna gidip saglam elini tuttu oğlunun ve yatağın köşesine oturdu.
" Oğlum yavrum eğer ikinizde birbirinizi seviyorsanız niyetinizde ciddiyse isteyelim kızı ailesinden. Bu kadar üzme kendini kapatma. " dedi annesi.
" Ben seviyorum da anne artık onun sevgisinden emin olamıyorum " dedi Aktan ve güç almak istercesine annesinin elini sıktı. Ana oğul duygusal bir selin içine kapılmışken odanın kapısı çaldı ve evin emektarı Ayla Hanım girdi içeriye.
" Aktan oğlum bir misafirin var. "
"Kimmiş Ayla Abla" dedi Aktan bıkkın bir sesle.
Günlerdir lise ve üniversite arkadaşları eve doluşmuştu.
" Bir bayan. Arkadaşın olduğunu söyledi"
"Gönder gitsin Ayla abla uyuyo falan de. Şu anda misafir kabul edecek durumda değilim" dedi Aktan ve gözlerini kapattı.
"Kız çok ısrarcı oğlum. Adının Merve olduğunu seni acil görmesi gerektiğini söyledi. " deyince Ayla Hanım , Aktan hızla annesini elini bırakmış ve sağlam koluyla saçlarını düzeltmeye başlamıştı. Günlerdir kendini yiyip bitirmişti niye gelmiyor diye ama gelmişti. Sonunda gelmişti. Heyecanla konuşmaya başladı
"Hemen yolla Ayla abla. Kapıda kalmasın. Anne sende çık odadan. Saçım düzgün görünüyor mu anne ? "
Fulya Hanım gelen kişinin kim olduğunu hemen anlamıştı. Gülen yüzüyle oğluna baktı.
"Bu o mu? Günlerdir somurtmana neden olan ve ismiyle bile yüzünde güller açtıran kız mı? " diye sordu
"Evet anne lütfen çık Merve kapıda kalmasın " dedi Aktan heyecanla.
" Oo valla Fulya Hanım sizin oğlan şimdiden Hanım köylü olmuş vay halimize " dedi Ayla Hanım ve kızı içeriye göndermek için dışarıya çıktı.
"Anne nasıl görünüyorum? Bir ayna getirsene " dedi Aktan saçlarını düzeltmeye çalışırken. Bu haliyle ne kadar sevimli göründüğünden haberi yoktu. Ama yüzündeki morluklar sevimliliğine ve yakışıklılığına gölge düşürüyordu oğlunun. Konuşmaya başlamadan önce sevgiyle baktı oğluna FulyaHanım.
" Çok yakışıklı görünüyorsun oğlum. Her zaman ki gibi. Hem sen hastaneden yeni çıktın nasıl göründüğün önemli değil"
" Olur mu önemli değil anne ya. Sırtımda ki yastıkları dikleştirsene anne. Merve geldiğinde yatarak karşılamak istemiyorum onu " dedi Aktan ve kendini zorlayarak oturur pozisyona geçti. Bu arada da annesi yastıkları düzeltmiş odadan çıkmıştı. Annesinin odadan çıkmasının üzerinden bir dakika geçmemişti ki Merve girdi odaya ve kendisine sımsıcak bakarak konuşmaya başladı.
" Merhaba Aktan "
" Merve geldin..." dedi Aktan ve sevgiyle baktı karşısındaki kıza.
" Aktan konuşmamız lazım" dedi ve Aktan'ın yatağına oturdu Merve. Aktan'ın çok tepki vereceğini biliyordu. Evet Aktan iyiydi, hoştu, Allah için yakışıklı çocuktu. Ee zengindi de tam evlenecek tipti. Ama Merve evlenmek değil hayatı yaşamak gezmek görmek istiyordu.
" Merve canım bir sorun mu var? " dedi Aktan merakla. Sevdiği kızın elini tuttu.
" Evet bir sorun var Aktan. Bu bizim son görüşmemiz . " dediği anda Merve, Aktan'ın kalbi atmayı bıraktı. Ne demekti son görüşme? Elini çekti Merve'nin elinden ve hızlı hızlı solumaya başladı. Dişlerinin arasında konuşmaya başladı.
" Ne demek Merve son görüşme? " dedi Merve den cevap alamayınca oturduğu yerden daha da dinleyerek bağırmaya başladı.
" Merve sana soruyorum. Ne demek? Cevap ver bana" dediği anda Merve'nin gözleri dolmaya başlamıştı bile. Bu işten ancak ağlayarak sızlayarak kurtulabilirdi. Biliyordu. Aktan onun göz yaşlarına dayanamazdı. Gözyaşlarının arasından konusmaya başladı.
" Babam. Beni bir süreliğine Amerikaya yolluyor Aktan. Ben bu yüzden son görüşme dedim."
Biliyordu işte yine Merve'nin yılan babası çıkmıştı işin içinden. Bu adamın kendisinden ne istediğini bilmiyordu. Seviyordu işte kızını niyetide ciddiydi. Daha ne istiyordu bu adam kendisinden ve sevdiğinden anlamıyordu. Ama bu işin bu kadar uzamasına kendisi müsade etmişti. O avukat bozuntusuna sevenlerin ayrılamayacağını gösterecekti. Ama önce Merve'yi evden yollamalı ve şüphe çekmemeliydi. Zira bir planı vardı ve bunu Merve'ye anlatmaya niyeti yoktu. Kızın ağzında bakla ıslanmadığını ilişkileri boyunca öğrenmişti. Şimdi planını ona söylerse babasının karşısında bülbül gibi şakıyacağını biliyordu. Bu yüzden bir an önce Merve'yi yollamalı ve Ahmet'i aranmalıydı.
" Ne zaman gidiyorsun? " diye sordu sakin bir ses tonuyla. Merve'nin şaşıran yüzüyle iyice keyiflendi.
" bir kaç ay sonra gidiyorum. " dedi aslında aslında ne zaman gideceğini bilmiyordu ama bunu Aktan'ın bilmesine gerek yoktu. . "Akta sinirlenmedin mi? " deyince sevdiği kadını sarıp sarmalamak geldi içinden. Ve yaptı da. Zor da olsa Merve'yi kendine çekti ve ona sarılarak konuşmaya başladı.
" Belki de babana ilişkimizin sağlam olduğunu göstermek için bu uzaklık iyi bir yoldur aşkım. Mesafelerin bizi bitiremeyeceğini gösteririz babana ve oda Aşkımızdan emin olur. " dedi sakince. Bir yandanda sağlam koluyla Merve'nin saçını okşuyordu. Bir süre sonra Merve kollarının arasından çıktı ve yanağına bir öpücük kondurdu.
" O zaman ben gideyim babamdan gizli çıktım. Farkedilmeden gideyim. Seni bir daha ne zaman göreceğim bilmiyorum Aktan ama döndüğümde eğer duyguların aynıysa seninle evleneceğim. " dedi ve yavas adımlarla odadan çıktı. Çıkarken yüzünde sinsi bir gülümseme vardı. Çünkü uzun bir süre dönmeyi düşünmüyordu.
Merve odadan çıktığı anda telefonuna sarıldı Aktan. Karşı taraf telefonu açınca hızlı hizli konuşmaya başladı.
" Ahmet hazır ol kız kaçırıyoruz Ben biraz toparlanayım da bu iş çok uzadı çünkü" ...........................................................................
Hazan evinin penceresinden dışarıya bakıyor bir yandan da ayağını sallıyordu. Bugün Mary İngiltere'ye geri dönüyordu ve uzun bir süre arkadaşını göremeyecekti. Mary'nin gidecek olması Hazan'ı oldukça üzüyordu. Mary giderse yanlız kalacaktı ve Hazan'ın şu dönemde Mary'e ihtiyacı vardı. Annesi yeni yeni kendine gelmişti ve hastalığın izlerini anlatması için uzun bir süreye ihtiyacı vardı. Bu da Hazan'ın uzun bir süre İngiltere'ye gidemeyeceği demekti.
Hazan kendi içeinde bu durumu değerlendirirken Mary salona girdi ve arkadaşını düşüncelere dalmış bur şekilde buldu. İngiltere'ye gideceğini duyduğundan beri bir durgundu Hazan. Kendiside gitmeyi pek istemiyordu. Hazan onun ailesi olmuştu. Kaybettiği kardeş olmuştu ona, arkadaş olmuştu. Ama gitmesi gerekiyordu. Bu yıl okulu için çok önemliydi. Bu yüzden gitmeliydi. Ama İstanbul da bir okula geçiş yapmak doktoranın son yılını Türkiye'de geçirmek için elinden geleni yapacaktı. Ama şimdi gitmesi gerekiyordu.
"Hazan canım ne yapıyorsun burda" dedi ve arkadaşının yanına yürüdü Mary.
" Hiç düşünüyorum "
" Ne düşünüyorsun? Düşündüğün şey neyse seni üzüyor belli" dedi Mary. Aslında cevabını biliyordu ama yinede arkadaşından duymak istiyordu.
" Sen gidiceksin Mary ve ben sen gidince kendimi çok yanlız hissedeceğim. Sana ihtiyacım var." Dedi Hazan ve arkadaşına sarıldı. Bencillik yaptığını biliyordu. Mary'nin gitmesi gerektiğini de biliyordu ama gitmesini istemiyordu işte.
"Şşst , yapma ama böyle Hazan beni de üzüyorsun. Az kaldı bu yılın bitmesine biliyorsun . Sonra yazın yanındayım kurtulamazsın zaten benden. Hem yarın gidiyorum ama bu şehir hakkında pek birşey bilmiyorum. Bir İstanbul turu yapalım artık değil mi Hazan Hanım " dedi ve arkadaşının kolları arasından çıkarak göz kırptı arkadaşına.
" Haklısın hiç misafirperver değilim. Ama telafi edeceğiz ayakların ağrıyana kadar gezeceğiz bugün "
" Hmm bende bunu bekliyordum. Hadi bakalım Hazan Hanım nasıl bir rehbersiniz görelim"dedi Mary ve arkadaşına gülümsedi.
Hazan yarının ne getireceğini bilmeden gülümseyerek çıktı kapıdan. Kaderin ona çok güzel bir sürprizi vardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANLIŞLIKLA GELEN
RomanceAktan sevdiği kız için her şeyi yapabilecek adam. Sevdiği için girdiği yolda hayatının değişeceğini nereden bilebilirdi? Hazan uzun zamandır gelmemişti aşığı oldu şehre.İstanbul'una. Bir zamanlar en güzel anılarına ev sahipliği yapan bu şehir...