10. BÖLÜM -Düzenleniyor-

2.6K 126 9
                                    

Merhaba arkadaşlar. Öncelikle Bayramınız kutlu olsun. Bayram şekeri tadında bir bölüm getirdim sizlere umarım beğenirsiniz. Bu bölümü telefonda yazdığım için imla hataları olabilir. Sürç-i lisan ettiysem affola. Bu  bölümü arzu_raniray adlı kullanıcıya ithaf ediyorum . Görüşlerinizi benimle paylaşırsanız çok sevinirim. İyi okumalar :)

Hazan şiddetli bir baş ağrısıyla göz kapaklarını araladı. Göz kapaklarına beton dökülmüşçesine ağırdı gözleri. Biraz gayretin sonunda göz kapaklarını birbirinden ayırabildi Hazan. Ama sanki gözlerinin önüne tül perde inmiş gibi etrafı bulanıktı. Bir kaç kere gözlerini kırpmasına rağmen görüşünün bulanıklığı geçmedi bu yüzden görmeyen gözlerini tavana dikti. Bir kaç dakikanın ardından gözünün önündeki perde kalkmış görüşü düzelmişti. İlk önce tavanla göz göze geldi ve bir iki kere gözlerini kırmak zorunda kaldı. Kaşlarını çattı ve hızla uzandığı yerden doğruldu. Bir anda kalkmasının verdiği baş dönmesi ile yatağın kenarına tutundu. Kendi odasında değildi. Kendi odasının tavanın şeker pembesiydi krem rem rengi değildi. Kalbi korkula son sürat atıyordu. Neresiydi burası? Nerede olduğunu çözebilmek için araştırmacı bakışları odanın içerisinde gezdi.Başkasının evinde ve başkasının odasındaydı. Odada nerede olduğunu belli edecek tek bir iz bile yoktu. Bomboş bir odaydı. Krem rengi bir yatak, kahve rengi bir koltuk, yine krem rengi bir gardrop, bir ayna, sehpa ve üzerinde çiçek dolu olan bir vazo vardı odada. Ne bir çerçeve nede baska birşey vardı başka. Nerede olduğunu çözebilmek için pencereye koştu ve perdeyi aralayarak dikkatli gözlerle dışarı baktı. Ama yine nerede olduğuna dair bir iz bulamadı. En azından çevrede bir araba olsaydı nerede olduğunu çözebilirdi. Sıkıntıyla iç çekti ve arkasını dönerek pencerenin kenarına yaslandı.
"Allahım nerdeyim ben? Burası neresi?" diye fısıldadı kendi kendine.
En son hatırladığı hava almak için dışarıya çıktığıydı. Mary'nin gidecek olması canını sıkmış ve dışarı çıkıp hava almak istemişti. Sitenin içerisinde yürüyüş le çıkmış ve evinin yakınında bulunan çocuk parkında zaman geçirmişti biraz. Sonra eve dönmek istediğini ve arkasında birinin olduğunu hissettiğini hatırlıyordu. Gerisi karanlıktı. Kaçırıldığından emindi Hazan. Ama neden? Kim yapardı bunu? Kimseye zararı olmayan biriydi ve Türkiye'de üç yıl yoktu. Acaba bu süre zarfında amcası mı düşman edinmişti diye düşündü kendi kendine Hazan ama bunun saçmalık olduğunu biliyordu. Çünkü amcası melek gibi bir adamdı ve iş dünyasında da adil ve dürüst bir adam olarak bilinir çok da sevilirdi. Bu yüzden bu şıkkı ediyordu. Geriye kalan seçenekse daha vahimdi. Kendisini kaçıran kişi kesin bir sapıktı ve ona tecavüz ettikten sonra kendisini kıtır kıtır doğrayıp yakacak ve cesedini kimse bulamayacaktı. Kendi kendini korkutup felaket senaryoları yazarken ve düşüncelere boğulmuşken dışarıdan tıkırtılar gelmeye başlayınca yerinden sıçradı Hazan korkuyla. Ne yapacağını düşünürken ve korkudan titrerken odayı incelerken gördüğü vazoyu kaptı içindeki çiçekleri çıkartıp yere attı ve vazoyu sıkı sıkı kavrayarak yavaşça kapının arkasına geçti. O kadar kolay değildi. Kendini yem etmeyecekti böyle sapıklara. Korkudan tir tir titrerken kapı yavaşça aralandı. Kapının iç gıcıklatan sesi ile yeri den sıçradı Hazan ve vazoyu daha sıkı kavradı. Vazoyu o kadar siki tutuyordu ki parmak boğumları baskıdan bembeyaz olmuştu. Kapı biraz daha aralandı ve bir adam içeriye girdi elinde tepsi ile. Önce boş yatağa baktı adam ve odada gözlerini gezdirdi. Kapıya doğru dönen adama Haza fırsat vermeden kafasında vazoyu patlattı. Sersemleyen adam öne doğru sendeledi ve elindeki tepsi gürültüyle yere düştü. Tepsinin içindeki yemeklerin hepsi yere saçıldı.
Adamın sersemlemesini fırsat bilen Hazan adamı kapıdan ittirdi ve odadan dışarı koşarak çıktı. Sağa Sola baktı ve odanın sağında bulunan merdivene doğru koştu. Üçer dörder basamak atlayarak aşağıya indi ve etrafına bakındı. Dış kapıyı göremeyince büyük kapıya doğru koştu. Kapıyı açtı ve salon olarak tahmin ettiği büyük bir odaya girdi. Salonun büyük cam kapılarına doğru koştu ve ittirdi kapıyı açamayınca daha sert ittirdi. Kapı açılmayınca sinirle cam kapıya tekme attı. Böyle olmayacağını anlayınca girdiği kapıdan geri çıktı ve merdivenlerin başına geldi geri. Merdivenin sağına doğru koştu O sırada kafasına vurduğu orta yaşlı adam sarsak adımlarla merdivenlerden iniyordu. Kaybedecek zamanı yoktu Hazan'ın bu yüzden gördüğü hole doğru koşarken bir yandanda akan göz yaşlarını siliyordu. İyice görüşü bulanıklaştı akan göz yaşlarından. Bu kadar adrenalni ve korkuyu ömrü hayatında yaşamamıştı Hazan. Ardından gelen ayak seslerini işitince korkudan çığlık attı. Dış kapıyı görünce sevinçle kapıya doğru koştu ve kapıyı açtı. Mutlulukla gülümsedi Hazan. Özgürdü. Gözlerinden akan yaşları silerken dışarı doğru koşmaya başladı. Arkasından birinin gelip gelmediğini kontrol etmek için arkasını donkustu ki birine çarptı ve popo üzeri yere düştü. Korkudan ne yapacağını bilemeyen Hazan bir yandan bu yaşadıklarının bir rüya olmasını dilerken bir yandan da ağlayarak yerde geri geri süründü ve kafasını kaldırıp karşısında ki kişinin yüzüne baktı. Temiz suratlı bir adama benziyordu ve bir kolu açıdaydı. Hazan adamın yüzüne bakarken aglamaya devam ediyordu. Ağlamaktan çatallaşmış sesiyle bağırmaya başladı.
" Kimsiniz siz . Lanet olsun ne istiyorsunuz benden? " dedi ve geri geri gitmeye devam etti. Bir taşa daha doğrusu evin giriş merdivenlerine çapınca durmak zorunda kaldı. Artık sonunun geldiğine kendini o kadar çok inandırılmıştı ki elleriyle yüzünü kapatıp ağlamaya başladı.
Aktan kızın ağlamasına önce şaşırdı ama sonra onun şu anki psikolojisini düşününce kızın kriz geçirmediğine dua etti. Sakin ve yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Sakin ol lütfen sana zarar vermeyeceğiz" dedi adam. Hazan ağlamasının arasından fısıltı gibi kulağına çalınan sözlerle yavaşça ellerini yüzünden çekti ve yaşlı yeşil gözleriyle karşısında bulunan adamın mavi gri gözlerinin içine baktı sözlerinin doğruluğunu tartmak istercesine.
" O zaman ne istiyorsunuz benden? Niye kaçırıldım ben?" dedi fısıltı gibi bir sesle.
" Lütfen inan bana sana zarar vermeyeceğiz. Gel içeri konuşalım tamam mı bir yanlış anlaşılma oldu. " dedi karşısındaki adam.
"Nasıl bir yanlışlık oldu? Lanet olsun içeri girmiyorum inanmıyorum sana ne anlatacaksan burada anlat seni aşşalık adam. " diye bağırdı Hazan ve sinirle ayağı kalktı. Buz gibi bakan yeşil gözlerini adamın gözlerine dikti nefretle.

YANLIŞLIKLA GELENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin