Nasıl bir duygu bu? Kopkoyu bir acı... Daha önce hiç kimse ölmemiş gibi, benden önce hiç kimse sevdiğini kaybetmemiş gibi, beni anlayacak hiç kimse yok sanki bu yeryüzünde. Bu çaresizliği bilen bir kişi daha varmı acaba? Böyle çaresiz, ölümden dönülmeyeceğini bilmenin acısını yaşamak...
Çok korkuyorum... Bu acı boğazımı sıkıyor, nefes alamıyorum.Elimi mezarın başına dikilmiş tahta parçasında gezdirdim. Ruhum çekildi. "Bir tahta parçasına sen diye sarılmak öldürüyor beni Kaya!"
Nasıl dayanacağım buna?
"Bir yolu olmalı, bana geri dönmenin bir yolu olmalı sevgilim" dedim yalvarırcasına. "Geri dönmen gerek..." Diye isyan ettim. Çaresizlik yakama yapıştı, aklımı yitirdim. "Ne olursun geri dön!" Diye bağırdım. "YETER!!" Diye çığlık attım. Boğazımı yırtarcasına bağırdım. "KAlK! GERi DÖN!!" Onun gögsünü yumruklarcasına vurdum ellerimi soğuk toprağa.
Ne yaparsam yapayım o kalkmadı. Ben tükendim. Yorgunca uzandım onun yanına. "Özür dilerim" dedim sessizce, onun kulağına fısıldayarak. "Bak bencilliği bıraktım sevgilim. ve itiraf ediyorum, sensiz yaşayamıyorum." Elimi yavaşça gezdirdim onun toprağında. "Sen bana gelemezsin ama ben sana gelebilirim" dedim gülümseyerek. gülüşümden camlar düküldü içime, cam kesikleriyle doldu kalbim. Ondan sonra tebessüm etmenin acısı ile sıkıştı kalbim. Ama Artık bu acıya nasıl son vereceğimi biliyorum.
Artık anladım benim bu toprağın altında olmam gerek. İçim böyle Kaya ile doluyken gezemem ben bu toprağın üzerinde. Bu öyle bir şey ki, beni parça parça toprağın altına götürmüş kendiyle. Benden geriye kalanlar ise katran gibi acıya boyanmış.
"Kaya..."
Adını anınca içime kezzap döküldü sanki, cayır cayır yandı. titrek bir iç çektim. Ne aldığım nefes yetiyor ne soluduğum hava.
Kaya ile yaşadıklarım mı hayaldı, yoksa şu anki yaşananlar mı? Kısa bir düştü sanki, çok güzel... Uyandım o düşten ve derin bir acının içine düştüm.Yakup hafifçe omuzuma dokundu ve "hadi Eylül, gidelim artık" dedi. Onunda sesi hüzünlüydü, gözleri dolu dolu bakıyordu.
Hiç itiraz etmeden, yavaşça kalktım yerden. Yakında temelli kavuşacağız sevgilim.
Kaya'yı burda bırakıp öylece gitmek zulüm oldu bana. her adımda ben ondan uzaklaştım ama o, benim içimde çoğaldı...
Yakup'un kolunda, sendeleyen adımlarla arabanın yanına geldim. Yakup abi arabanın kapısını açıp binmem için kolumdan tutup bana yardım etti.
Beni nasılda aciz bir durumda bırakıpta gittin.
Yakup abi benim tarafın kapısını kapatıp kendi tarafına geçti. Hareket eden arabanın yan camından yolu izledim bulanık gözlerle. Bazen önümü göremeyecek gibi oluyorum, bu acı her şeyin önüne geçiyor. Hep bulanık aklım, sarsak adımlarım, puslu bakışlarım yaşamama izin vermiyor bu acı.
Yalan yok, Kaya olmadan yaşayamayacağımı farkında değildim onu kaybetmeden önce. Bu derin kederde boğuluyorum. Onu özlemek öldürüyor beni. Günlerdir nasıl yaşıyorum bilmiyorum. zaman kavramı bozulmuş sanki, ben hep aynı yerde dolanıyorum, bu acıyı hafifletecek olan zaman hiç geçmiyor ve o gün hiç gelmiyor.
"Eylül"
Yakup abinin koluma dokunarak bana seslenmesi ile hafif bir irkilmeyle kaldırdım başımı camdan. "Eylül, yapma böyle be kızım... Bende en yakın arkadaşımı kaybettim, benimde içim yandı ama ölenle ölünmüyor işte, Hayat devam ediyor" dedi elini birkaç defa göğsüne vurdu "benimde içim yandı" dediğinde. Yeni fark ettim bizim evin önüne geldiğimizi. Baktığım yolları bile göremiyorum artık. Yinede iyiymiş gibi yaptım. Becerebildiğim kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAZ
Teen FictionHer zaman büyük aşklar mıdır büyük acılar getiren? Bazen küçük aşklarda büyük acılar doğurur.