Böyle olmaması gerekiyordu..."Eylül!" Dedim tekrar kucağımda baygın yatan kızı hafifçe sarsarak. "Aç şu kapıyı!" Diye bağırdım Burak'a. Yanında durduğumuz arabanın kapısını açıp kenara çekildi. "Biz durduk yere niye böyle bir yalan söyledik abi? Bu kızın ne ilgisi var Kaya'yla?" Diye sordu arabaya binmemiz için kapıyı tutarken.
Burak'a cevap vermeden kucağımdaki Eylül'ü ön koltuğa yavaşça bıraktım. Omuzuna doğru düşen başını, elimi yanağına koyarak yavaşça kendime doğru kaldırdım. Yüzüne yayılan saçlarını parmak uçlarımla kenara kaydırdım. Fırtınalı bir okyanusu andıran gözleri kapalıyken daha da solgun görünüyor masum yüzü. Onu tanıdığımdan beri hep yağmurlu ve fırtınalı gözleri.
Mutlu halin nasıldır acaba? Keyifle bir şeyler anlatırken, kahkahalarla gülerken, gözlerinde bu keder olmadan...
Bir gün sendeki bu güz mevsimi biterse, ben hala senin yanında olur muyum acaba? Sendeki bu sonsuz güz biter mi ki?
İstemsizce onu merak ederken buldum kendimi. Merakla baktığım yüzden çektim bakışlarımı. Kendime gelmek istercesine iki yana salladım başımı, Hızla çektim elimi onun yanağından. Birden geri çekilip, hala Burak'ın tuttuğu kapıyı kapattım. Tam arabanın diğer tarafana geçmek için ilerlemeye başladım ki, Burak kolumdan tuttu. "Kağan, bir şey desene oğlum! Yine neyin peşindesin sen?" Bana merakla bakan Burak'ın elinden çektim kolumu. Bezmiş bir şekilde sesli bir nefes verdim. "Bir şeyin peşinde değilim." dedim elimi kaldırıp onun omzuna koydum. Gözlerini kısarak gözlerimin içine bakmaya başladı. Gözleri bana inanmadığını apaçık anlatıyordu resmen.
"Bana bak Kağan!" Dedi ciddi bir sesle, gözleri kısaca arabada baygın yatan Eylüle kaydı. "Bu kıza bir kötülük yapıyorsan ve beni de buna alet ediyorsan, mahvederim seni!" Diye uyardı beni sert bir şekilde.
Onun omzundaki elimi çekmeden önce hafifçe vurdum omzuna. "Ona büyük bir iyilik yapıyorum ben. Sadece o bunun henüz farkında değil" dedim. Yüzündeki tek bir mimik bile oynamayan Burak'ı arkamda bırakıp arabanın önünden dolaşarak diğer kapıyı açtım. Tam arabaya binecekken onun sözleri ile yine durdum. "Kaya'nın Baharla ilişkisi olduğu yalanı onun bayılmasına neden oldu, bu mu senin iyilik anlayışın? Ölmüş bir adama iftira attık biz..."
Lafını tamamlamasına fırsat vermeden elimi sertçe arabanın kaputuna vurdum. "Bunu unut! Bir daha bu konu açılmayacak!" Diyerek ben uyardım onu bu kez.
Başını aşağı yukarı ağır ağır salladı. "Öyle olsun" dedi. Elini kaldırıp işaret parmağını bana doğru uzattı. "Kendinden başka hiç kimseyi önemsemediğini biliyorum. ama olurda bu kıza birazcık değer verirsen, bu yaptıklarına çok pişman olacaksın kardeşim. Bu işin sonunda senden nefret edecek"
Umursamazca omuz silktim. "Umurumda değil. ne bu kız, ne başka bir şey umurumda değil. benim hedefim başka" dedim ve ondan bir cevap beklemeden arabaya bindim.
Bu işin sonunda kimin benden nefret edeceği umurumda değil, bu işin sonunda ben intikamımı almış olacağım.
Arabayı çalıştırıp park ettiğim depodan çıkarken, istemsizce yanımdaki kıza çevirdim bakışlarımı. "Bu halde nereye götüreceğim seni güz?" Ne yapacağımı bilmez bir halde çıktım yola. Gecenin bu vaktinde, baygın bir şekilde evine götüremeyeceğime göre geriye sadece bir seçenek kalıyor.
Of be kızım! Seninle bu kadar zaman geçirmek iyi gelmiyor bana...
Ben bu geceyi böyle planlamadım ki. Ne olur bir kerede işleri zorlaştırmak yerine kolaylaştırsan? Kaya'nın seni aldattığını öğrenince onun için üzülmeyi bırakman gerekiyordu. Ondan nefret etmen gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAZ
Teen FictionHer zaman büyük aşklar mıdır büyük acılar getiren? Bazen küçük aşklarda büyük acılar doğurur.