Ağır ve yorgun adımlarla mahallede ilerlerken Yakup'un tamirci dükkanının önünde durdum birden. Karşılaştığım manzara gözlerimin yanılması sandım ama değildi. Onu görmeyeli günler oldu.
"Eylül..."
Elindeki malzemeyi bir tarafa bırakıp, duvarda asılı olan bezi alıp ellerini sile sile bana doğru gelen Yakup abi bana endişeli bakışlarla bakıyordu. "O..." Dedim titrek bir sesle. Elimi kaldırıp karşımdaki motoru işaret ettim. "Burda..." Nasıl devam edeceğimi bilemedim, sustum tekrar. Yakup abi kısa bir an gözlerini dükkanın önündeki motora çevirdi. "Onun benden başka kimsesi yoktu, ondan kalanlara da sahip çıkmak bana düştü" dedi kendini güçlü tutmaya zorlar gibi bir hali vardı. Hani derler ya; dokunsalar ağlayacak diye, tamda öyleydi. "Hem gözümün önünde durmasına dayanamıyorum, hemde ondan kalan tek şeyi gözlerimin önünden kaldırmak istemiyorum" sonlara doğru sesi kısıldı. Hızla çevirdi başını, kaçırdı benden gözlerini. Onu öyle iyi anlıyorum ki... ondan kalan bir şeye bakmak, dokunmak hançer gibi batıyor içime...
Kaya'nın motorunun burda olması baya etkilemiş onu galiba. Kaya'ya ne kadar değer verdiğini biliyorum. Tabi Kaya'da onu abisi gibi görürdü. Kaya ailesinden hiç bahsetmezdi. Bildiğim tek şey, babaannesi ile büyümüş ve geçen sene babaannesi vefat edince yalnız kaldı.
O yalnız bir adamdı...
Onun ardından üzülecek insan sayısı bir elin beş parmağını geçmez. Öyle yalnız bir adamdı. Ama ben varım... Onun için bütün üzüntüleri çekerim. Bir annenin evladını, bir babanın oğlunu, bir dostun dostunu ve kadının yarini kaybekmesi gibi bütün acıları çekerim ben. Onun kimsesizliğini aratmam ben...
"Eylül!"
Adımı haykıran ses olduğum sokağın duvarlarında yankı yaptı. İrkildim birden. Gözlerimi Kaya'nın motorundan ayırıp, sokağın ortasında durmuş arabadan inen babama çevirdim. Bir duvardan daha sert ve ifadesizdi yüzü. Heybetli duruşu insanın istemsizce karşısında önünü ilikleme dürtüsüne itiyordu. Belki mesleğinden dolayıdır bilmiyorum ama insan karşısında gerçekten dik duramıyor, özgürce bakamıyor gözlerine...
"Eylül, ne yapıyorsun kızım burda?" Aramızda üç adımlık bir mesafe kala durdu ve bakışlarını kısaca Yakup abiye çevirip tekrar bana döndü. Bana sorduğu sorunun cevabını beklemeden elini kaldırıp arkasında kalan arabayı işaret etti. "Gidelim" dedi otoriter bir sesle.
İtiraz etmeden arabaya doğru yürüdüm. Ona karşı çıkmayı hiçbir zaman düşünmedim. Benim başka çocuklar gibi babamın karşısında isteklerimi dile getirme lüksüm hiç olmadı. Babam uzaktan seven, merhametli ama mesafeli biri oldu her zaman.
Arabanın ön kapısını açıp yerime geçtim. Arabanın ön camından Hala aynı yerde duran babam ve Yakup abiye baktım. Babam bir şeyler söyledi ve Yakup abi sadece kafasını olumlu anlamda sallamakla yetindi. Yıllardır bu mahallede oturuyoruz ve bundan dolayı neredeyse mahalledeki herkes babamı tanır ve saygı gösterirler.
Babam Yakup abinin yanından ayrılıp bana doğru geldi. Arabaya iyice yaklaşınca gözlerini bana kaldırdı. Şu anda ne hissettiği ile ilgili en ufak bir fikrim yok. Yüzünde mimik oynamıyor. Sinirli mi? Kırgın mı yoksa kızgın mı? Soğuk bir ifadeden başka hiçbir belirti yoktu gözlerinde. Bana bakmayı kesince, arabanın önünden geçip şoför koltuğunun olduğu tarafa geldi. Kapıyı açıp arabaya bindi ve hiç beklemeden çalıştırdı arabayı. Yanında oturan beni hiç görmüyormuş gibi, kazayla bile değdirmedi bakışlarını bana.
Geniş sokakta araba hızla dönüş alırken benim gözlerim tekrar tamirci dükkanının önünde duran motora kaydı. Yarım kalan aşkımın şahidi arabanın hızlanması ile git gide arkamda kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNUTULMAZ
Teen FictionHer zaman büyük aşklar mıdır büyük acılar getiren? Bazen küçük aşklarda büyük acılar doğurur.