''Lütfen bana yardımcı ol. Bunu yapmazsak daha kötü olacaksın...''
Soğuk suyu önce kendi eline değdirmiş, sıcaklığın istediği gibi olduğunu anlayınca karşısında titreyen çocuğa sakince yaklaşmıştı. Ateşini tam şu anda düşürmeleri gerekiyordu ve yanlış bir şey yapmadığından emin olmak istiyordu. Siyah saçlı çocuğun kulakları, burnu ve yanakları tamamen kızarmıştı. Gözleri yarı açık şekilde kollarını kendisine sarmış, üşümesini engellemeye çalışıyordu. Hyunjin, suyun ona değmesine ve açık yeşil tişörtünün yeniden üzerine yapışmasına izin verdiğinde tepeden tırnağa titremiş, ''Çok soğuk... Soğuk...'' diyebilmişti kekeleyerek.
''Şimdi bitecek, korkma. Çok iyi gidiyorsun.''
Bedeninin tamamen ıslandığını hissettiğinde askıdaki havluya uzanmış, hâlâ tir tir titreyen çocuğu çabucak sarmalamıştı. Banyodan ona sarılarak çıkmışlardı şimdi. Hyunjin dönüp onu yatağına oturttu. Çok geçmeden baş havlusunu kapıp siyah saçlarını karıştırmaya başladı. Jeongin ise istemesine rağmen gözlerini aralayamıyor, titremesini durduramıyordu.
''Üzerindekileri çıkarmalıyız, sana yardım edeceğim tamam mı?'' dedi uzun boylu oğlan. Dolaba ilerleyip gördüğü ilk pijamaları çıkardı ve yatağın kenarına koydu. Jeongin de bu sırada kendine sardığı kollarını gevşetmişti. İstemsizce kendini Hyunjin'e bırakmış, o halde uyuklamaya başlamıştı.
Şimdi Hyunjin, karşısındaki kırılgan, porselen bir bebekmiş gibi havluyu aralayıp tişörtünü gövdesinden sıyırmıştı. Hızlı ama yumuşak hareketlerle göğsünü kurulayıverdi. Siyah keten pantolonu için de aynısını yapıp pijamalarını giydirdi. Neden sonra saçlarına dokundu, bir şeyler mırıldanıp banyoya koştu. Jeongin, gittiğinin veya geldiğinin farkında değildi, sadece üşüdüğünü hissediyor gibiydi. Tanıdık gelen bir makine sesinin ardından saçlarına üflenen sıcak havayla gözlerini araladı. Onun telaşlı ve bir o kadar ilgili yüzünü görür gibi oldu, bir şeyler demek için dudaklarını açmaya çalıştı.
''Az kaldı, birazdan daha iyi hissedeceksin. Söz veriyorum.'' dediğini duydu ancak. Bunu söylerken karşısındakinin zorla araladığı gözlerine bakmış ve gülümsemişti. Şu anda zaten daha iyi hissediyorum, diye söylediğini sandı Jeongin. Lakin bu cümle yalnızca beynindeki karanlıkta kaybolmuştu.
Tekrardan -ama bu sefer kuru olarak- yatağına uzandığında diğeri de soğuk suya batırıp çıkardığı el havlusunu katlamaya çalışıyordu. Galiba kendisi küçükken, annesi ona böyle şeyler yapıyordu. Yani işe yaraması gerekirdi. Dört defa katladığı havluyu hasta oğlanın alnına yerleştirmeye çalışırken de ne yaptığını anlatmaya devam ediyordu.
O konuştukça Jeongin, titremesinin kaybolduğunu fark etti ya da belki de duş iyi gelmişti, bunu şu an tam olarak düşünemiyordu.
''Ateşin az da olsa düşmüş,'' dedi gülümseyerek. Elini çekip ıslak havluyu yerine koymuştu bu sırada. Jeongin'in de gülümsediğini gördü. Bunu istemli mi yapıyordu yoksa hâlâ kendinde değil miydi emin olamıyordu çünkü gözlerini henüz açamamıştı. Yatağın sol yanına eğilip normalden alçak bir sesle konuştu.
''Tamam şimdi uyumaya çalış, yanında olacağım...''
***
Normalde asla uyanmayacağı bu saatte kalkmış ve ondan önce uyandığı için şükretmişti. Çoktan soğukluğunu kaybedip kuruyan havluyu uzanıp kaldırdı ve boşta kalan eliyle beyaz tenli çocuğun alnına dokundu. Bunları yaparken onu uyandırmamak için sarf ettiği çaba, dışarıdan net bir biçimde görülebilirdi. Gülümseyip elini çekmişti şimdi. Yanlış bir şey yapmadığı için kendiyle gurur duyuyordu. Oturup uyuyakaldığı yataktan doğrulduğunda boynunun tutulduğunu sezer gibi oldu ancak umrunda değildi, kapıyı aralayıp banyoya girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
memory of your scent - hyunin ✓
Fanfiction"aldığın yaralara rağmen nasıl hâlâ başkalarına merhem olmayı başarabiliyorsun?" tw!! yeme bozukluğu içerir [straykids] [29.07.22 - 30.08.22]