23-stranger, who knows all my secrets

377 68 29
                                    

Anahtarını yuvasına takıp çevirdi. Kapı sonuna kadar açılırken gelmiş olan son kolileri ayağıyla iterek içeriye soktu. Elindekileri askıya asıp gömleğinin düğmelerini çözmeye başladı.

Bugün de Daejung, laflarıyla onu kışkırtmaya çalışmıştı. Sun Yeon da abisinden farksızdı; sınıfta gözünün içine bakıp imalı imalı konuşuyordu. Ancak Hyunjin artık hiç umursamadığını biliyordu. Zira bazen Daejung'un yanından geçerken bile hiçbir şey duymuyor, Sun Yeon'un ortamdaki varlığını fark etmiyordu. Sırf bu yüzden abi-kardeşin moralinin bozulduğu ve onunla uğraşmaktan vazgeçmeye başladıkları da bir gerçekti.

Sıcaklığını ayarladığı suyun altına girip gözlerini kapattı. Sarı saçlarının uçları köprücük kemiğine iniyor, orada küçük bir göl oluşturuyordu. Gruplarını düşündü. Başvurularının kabul edildiğine dair bir mail almışlardı dün sabah. Temmuz ayında staja başlayacaklardı, bu iyi haberdi. Bu haberi Jeongin'le paylaşmıştı, o da sevinmiş olmalıydı.

Doktorun dediği gibi, en az bir hafta. Hayır, Hyunjin daha erken uyanması için yalvarmıştı tüm kalbiyle. Geçen her dakika içinden hayata dair olan umut kırıntıları kopup gidiyordu zira. Fakat bugün 12.gündü. Bu dile kolay süre zarfında, yurdun ve parkın yanından bile geçmemişti Hyunjin. Babası ona ev tuttuğunu söylediğinde, itiraz etmek istemişti ancak gecelerini hastanede geçirmesine ne arkadaşları, ne babası, ne de Jeongin'in annesi müsaade etmişti.

Haziran sıcağına karşılık, duşunu bitirmeden suyu soğuk kısmına çevirdi. Tüm vücudu baştan aşağı titrediği sırada salondan yükselen telefon sesiyle bornozunu arandı.

"Efen-"

"Uyandı Hyunjin, uyandı! Jeongin uyandı!"


***

Yatağın başında dikilen Jisung heyecanla ne kadar mutlu olduğunu anlatıyor, yanında duran Minho sadece gülümsüyor, annesi ise yatağın kenarına oturmuş gözlerinden süzülen yaşlar yerine oğlunun şaşkın yüzünü okşuyordu. Doktor dışında hiçbirinin az önce odaya dalmış sarışın çocuğun varlığından haberdar olduğu söylenemezdi.

"Son tomografiye göre daha büyük bir travma gözüküyor ama kaza anı hariç her şeyi hatırlıyor gibi, sadece birkaç kontrol yapmama izin verin."

"Eğer beni unutsaydın var ya Jeongin," diye söylendi. Minho kolunu çimdiklemese bu tarz konuşmaya devam edecekti. Çok seviniyordu, en yakın arkadaşını çok özlemişti ve sonunda uyanmıştı; ondan mutlusu mezardaydı.

Annesi doktorun sözleri üzerine oturduğu yerden kalkmış ve gördüğü gibi Hyunjin'e koşmuştu. Çocuğun omzuna dokunup gülümseyerek sevincini paylaşmayı tercih etti. Şimdi herkes uzun boylu oğlanı fark etmişti.

"Hyunjin! Ne ara geldin," diye bağırdı Jisung. Heyecanından ses tonunu kontrol edemiyordu. Tişörtüne baktı. "Saçların niye ıslak?"

"Jeongin, izninle."

Doktorun tok sesini duyduklarında Jisung da o tarafa döndü. Adam genel bir muayene yapıp az önce masaya bıraktığı kağıda not aldı. Kafa sallayıp son tetkikleri birkaç saate yapacağını söyleyip odadan ayrıldı.

Kadının dürtmesiyle Hyunjin kendine geliverdi. Yatağında yarı oturmuş yarı uzanan çocuğa yaklaştı. Uzamış siyah saçlara attı elini önce, karıştırıp gülümsedi.

"Biraz geç kalktın ama olsun. Güzellik uykusu diye buna derim," diye fısıldadı ona. Ellerini bu sefer kafasının arkasına yerleştirdi ve dolan gözlerini umursamayarak çocuğu kendine çekti. "Çok özledim seni..."

Çok. Çok özledim seni, Jeongin...

Hyunjin, kırılacağından korkar gibi yavaşça sardığı bedenin öylece durmasına şaşırmış fakat umursamamıştı. Önemli olan bir sıkıntı olmadan uyanmış olmasıydı. Kötü günler geride kalmıştı sonunda. Sırtındaki kollarını çekip yüzüne dokundu. Şu an bu soluk dudakları öyle öpmek istiyordu ki, 12 sene gibi gelen o 12 günün acısını çıkarmak istiyordu. Ancak arkadaşları ve annesi buradayken bunu yapamazdı. Gülümseyip yanağını okşamakla yetindi.

memory of your scent - hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin