Jeongin ayrılacağı gün gelene kadar Hyunjinlerde kalmaya devam etmişti. Tam olarak 5. uzaklaştırılma günündeydiler bugün. Her ne kadar Seungmin'in ona attığı notlar, Chan'ın paylaştığı yeni fikirler olsa da ikili onlara bakmayı listelerinde en son sıraya koyduklarından yapacak vakit bulamamışlardı.
Daha önce sadece adını duyduğu bu güzel şehrin neredeyse her köşesini beraber gezmişlerdi. Sahil, sinema, parklar ve Hyunjin'in annesinin iş yerini de hafızasına kazımıştı Jeongin.
Birbirlerine dair birçok şeyi açığa kavuşturmuşlardı artık. Jeongin'in aklında hiçbir soru kalmamıştı zira aklına geldikçe sormasını diğeri istemişti. Sırf bu yüzden arada konu dışı şeyler sorsa da Hyunjin halinden memnun gibiydi. Bu sırada annesinin neşeli halleri sayesinde Hyunjin'in arada bir gelen gıcık davranışlarına da alışmıştı söylediği gibi.
"Saat 2 olmadan çıkmam gerek. Annenle de yarım yamalak vedalaştık, bir daha görmek isterdim."
"Gidebiliriz."
"Evet eğer bisiklet sürelim diye ısrar etmeseydin görebilirdik," dedi Jeongin bisikleti yerine yerleştirirken. Çocuğun da onu kopyalamasının ardından dikkatini çeken tarafı eliyle işaret ederek garajın uç kısmını gösterdi aniden. "Vay, o araba senin mi yoksa?"
Hyunjin çocuğun gösterdiği yöne bakmıştı şimdi. Hâlâ buradaydı demek. Annesine satmasını söylese de, yapmamıştı -ya da yapamamıştı- anlaşılan. Bisikletlerin üzerine siyah bir kumaş serip doğruldu. Eve doğru ilerliyordu. Arkasında kalan Jeongin'in sorusu bu sefer yanıtlanmadan kalmıştı. İstemeden suratını asmıştı küçüğü, yine dilini tutamamıştı.
"Her şey için teşekkür ed-"
"Sen de vedalaşmaya çok meraklısın, yürü otogara bırakayım seni."
"Ben giderdim."
"Kaybolursun, yolda kurtlar kapar falan. Risk almayalım şimdi."
Tilki olmasına mı gönderme yapıyordu yoksa söyleyecek bir bahanesi olsun diye mi böyle diyordu, bilmiyordu. Sorgulamamayı tercih ederek küçük sarı bavulunu sürüklemeye başladı.
Otogara yürüyerek gitmeyi seçmişlerdi. Tam olarak seçmemişlerdi. Aslında kimse konuşmadığı için taksi veya otobüs kelimesi de çıkmamıştı ağızlarından. Ne söylenmesi gerektiğini bilmiyorlardı, sadece ilerliyorlardı. Jeongin'in arada bir iç çektiğini duyuyordu hemen yanında yürüyen sarışın oğlan.
Hyunjin, yanlarından geçen arabalara baktıktan sonra sessizliği hiç sevmediğine karar verdi. Konuşmak için ağzını araladığında Jeongin ondan önce davranmıştı.
"Otobüs! Kalkıyor! Hey, bekle!!!"
Sarışının önünde koşarak eliyle gardan çıkmak üzere olan otobüse doğru hareketler yapıyordu. Aradaki mesafeyi bırak, beş metre ötedeki birini bile böyle çağırsan duymazdı. Hyunjin olayın farkına varıp koşarak ilerledi ve parmağını ağzına götürerek üfledi. Çıkan şiddetli ıslık sonrasında şoföre doğru elini kaldırıp indirmişti.
"Hadi koş, durdu!"
"Ben- Teşekkür ede-"
"Jeongin hadi, bekletme!"
Jeongin istemese de onun sözünü dinleyerek arabaya doğru koşmaya başladığında Hyunjin ellerini iki yanına bırakmış, olduğu yerde ona bakıyordu. Çocuk arabaya ulaştığında arkasına dönüp bakmak istedi ancak muavinin acele etmesini söylemesiyle bavulunu uzatıp otobüse binmek zorunda kaldı.
***mülteci kampı
Jisung:
Ya bir daha Seungmin ile karaokeye giden şerefsizdir
ŞİMDİ OKUDUĞUN
memory of your scent - hyunin ✓
Fanfic"aldığın yaralara rağmen nasıl hâlâ başkalarına merhem olmayı başarabiliyorsun?" tw!! yeme bozukluğu içerir [straykids] [29.07.22 - 30.08.22]