14-i'll be okay cause we goin' higher

489 87 26
                                    

Öğle arası, havanın güzelliğini bahane eden Felix'in ısrarlarıyla yemeklerini bahçede yemeye karar vermişlerdi. Artık gruplarına atılan tek mesajla buluşabiliyorlardı. Chan'ın, haftasonu son düzenlemelerini yaptığı kaydı çoktan müzik şirketine yolladığını, kutlama için yemek ısmarlayacağını söylediğinden değildi yani.

Her zaman oturdukları çınarın altına kurulmuş bir kız grubunu görünce gölge yer bulma işini en küçüklerine bırakmışlardı zira Jeongin seve seve yapacağını söylemişti. Sonunda oturduklarında hepsi ellerine çubukları almış, ramenleriyle aşk yaşamaya başlamışlardı.

Jeongin, klinikten aldığı mesajı cevaplamakla meşguldü. Hyunjin derhal dirseğiyle onu dürttü. Yemesi için uyarıydı bu, anlamıştı ancak bunun yerine telefonunu hafifçe yana eğip ekranını onun da görmesine izin verdi.

"Tamam, akşamüstü gideriz. Şimdi yemeğini ye."

Jeongin, kafasını sallayıp çubuklarını birbirinden ayırmak için uzandığında, hemen sağlarında oturan gruptan değişik tonlamalarda erkek sesleri yükselmişti. Changbin ise ağzı doluyken anlattığı hikayeyi durdurup diğerleri gibi istemsizce odağını o tarafa vermek zorunda kalmıştı.

"Şunlara bak, bir de beraber gezer olmuşlar."

"Suho hocaya bile karşı gelmişler anasını satayım, adamlar neyine güveniyorsa artık..."

"Arkadaşlarından müzik grubu yapacaksa ne diye fakülteyi ayağa kaldırdı lan?"

"Belliydi kanka böyle yapacağı... En ezik tipler toplanmış bir de."

"Aa grup adları ne acaba, tam da onlara yakışan bir şey var aklımda-"

"Neymiş o, söyle de bilelim," dedi sekiz çocuk arasından en uzun boylu olanı.

Güya kendi aralarında toplanmış, yanlarındaki ağacın altına tünemiş sohbet ediyorlardı. Üç erkek, yanlarındaki kızın erkek müzik grubu seçmelerine ne oldu bu arada, demesiyle parlamış ve içlerindeki zehri dökmeye başlamışlardı. Onlar duysun diye de bağırarak konuştukları dikkatlerinden kaçmamıştı. Arkası dönük kızıl saçlı kız sorduğuna pişman olmuş gibi, bahsettikleri gruptan yanlarına doğru gelen sarışın çocuğu görünce diğerlerine elleriyle sakinleşmeyi öğütleyen bazı hareketler yapmıştı.

Hyunjin, yumruk yaptığı sağ elini sıkarak son cümleyi söyleyen beyaz gömlekli çocuğa yaklaştı. Eğer en büyükleri onun yanında durmasa, istenmeyen şeyler yaşanabilirdi. Hepsi Chan'ın sınıfındandı, bu yüzden hiç düşünmeden sarışın çocuğun omzunu tuttu.

"Hayırdır? Bana mı diklendin sen az önce," diye çıkıştı beyaz gömlekli çocuk yerinden doğrulurken. Boyları aynıydı, vücut yapısı da Hyunjin'e göre gelişmiş görünüyordu ancak bunu düşünmek şu anda yapılacak en son şeydi. Hepsi ayaklanmışken ikilinin arasına konuyu açan kız girmişti şimdi, arkada kalıp görünmeyen yüzü de açığa çıkmıştı: bu kız Hyunjin'in sınıfından Sun Yeon'du.

"Tamam, kesin şunu. Çocuk gibi görünüyorsunuz."

"Yeon, çekil aradan," dedi beyaz gömlekli oğlan. Direkt olarak Hyunjin'e bakıyor, tavırlarıyla adeta meydan okuyordu. "Bakalım konuştuğu kadar var mıymış?"

"Daejung, işine bak. Sorun çıksın istemiyoruz ancak laf atmaya devam edersen, sorumluluk bizden çıkar."

"Sorumluluk mu? Oğlum Chan büyümüş de sorumluluk alır olmuş. Suho'nun peşinde koşup yağcılık yaparken de sorumluluk hissediyor muydun," dedi kahkahasını dışarı salarak. Yanındaki iki çocuk da ona katılmıştı. Aniden bir şey aklına gelmiş gibi bir hareket yapıp kollarını göğsünde bağladı. "Ya da seçmeler diye reklam yapıp kankilerinle grup kurarken, sonra bir de bu sarı kafaya torpil geçerken?"

memory of your scent - hyunin ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin