*-*BÖLÜM16*-*MEKTUP

267 13 4
                                    

KONTROL EDİLMEDEN ATILMIŞ BİR BÖLÜM DAHA. AMA PAYLAŞMADAN YATMAK İSTEMEDİM :D

KEYİFLİ OKUMALAR MİNNA!


(ELİF)

Gözlerim ve kulaklarım Havindeydi.  Gözlerini kapatıp muhteşem bir ahengle kemanını çalmaya yoğunlaşmıştı. Lindsey Stirlingden bir parçaydı çaldığı. Elements. En çok sevdiği parçalardan biriydi bu. Yarışma içinse Crystalize'yi seçmişti. Diğer parçalarını da çok seviyordu tabi. Ama bu iki parçanın yeri ayrıydı. Lindsey'i dinlediği ilk parçalardı bunlar.

Aklımsa dün gecedeydi. Beni tuzağa düşüren, arkamdan oyunlar çeviren o aptalda!! Şu anda karşımda dikilen aptal! Keman çalan Havin'in yanında duran ve dik dik bana bakan aptal! APTAL! APTAL! APTAL İŞTE!!

Kabusumdan uyanıp o sinirle üzerine yürürken sakindi. Yanına ulaşıp ona vurmaya başladığımda sadece beklemişti. Ağzıma geleni sayıyordum. Tuna'ya kızgındım. Ona da kızgındım! Şantaj yapıyordu ve ben elim kolum bağlı sadece ona uyuyordum. Uymak zorunda bırakılıyordum!

'Bu dosyanın elime nasıl geçtiğini merak etmiyor musun?' diye sorduğunda şaşkınlıkla duraksamıştım. Sahi? O dosya bu işbirlikçinin eline nasıl geçmişti? Hiç bir açıklama yapmadan elime mektubu tutuşturup gittiğinde öylece arkasından bakakalmıştım. Dakikalar sonunda mektubu okumayı akıl edebilmiştim. Okumaz olaydım!

Beni bulmalarına artık şaşırmıyordum. Takmıyordum bile. Nereye gidersem gideyim, arkamda bir takipçi mutlaka oluyordu. Bazen gözüme sokarcasına peşimde olduklarını belli ediyorlardı! O kadar rahatlardı yani!

Asıl şaşırdığım şey İan'ı da işin içine bulaştırmalarıydı. Ne demekti bu şimdi?! Yazdıkları satırlar bu soruma pek bir açıklama getirmiyordu. 'Gerçek bir eğitim alman gerekiyor. Daha fazla kaçamazsın.' Size ne benim eğitimimden! Ne hakla böyle bir şey yapmaya kalkışmışlardı?! Belki okula gitmek istemiyorum. Zorlamanın anlamı ne?! Buna da bir cevapları vardı elbet! '...kendini korumayı öğrenmen gerek.' Ben kendimi gayet iyi koruyabiliyorum!

"Çekimleri mi düşünüyorsun?" yerimden sıçradım! Havin hangi ara gelip yanıma oturmuştu?

Gözlerini üzerimize dikmiş olan İan'a baktım ters ters. Sözlerim Havin'eydi. "Sence kabul etmeli miyim?" diye fısıldadım. Çünkü hala dersteydik ve SEVGİLİ ÖĞRETMENİM gözlerini bana sabitleyerek ders anlatıyordu. Sanki tek öğrencisi benmişim gibi!

"Eline böyle bir fırsat geçmişken tabi ki kabul etmelisin. Seni beyaz perde de izlemeyi çok isterim."

"Ama ben kendimi izlemeyi istemem." Diye homurdandım. Dersin sonuna kadar başka bir şey konuşmadım.

Ders bittiğinde "Beni ön bahçede bekle. Beraber sete gidelim." Dedim Havine. Alelacele yerimden kalkıp koridora çıktım. Merdivenlere doğru ilerleyen İan'ın peşine takıldım tek bir söz söylemeden. Söyleyeceklerimi söylemenin yeri değildi burası. O da bir şey deme gereği duymamıştı. Konuşacağımız konuyu tahmin ettiğine kesinlikle eminim.

Ofisine girdiğimizde elindeki kağıtları masasına koyup bana döndü açıklama beklercesine. Fazla bekletme gereği duymadım bende. "Onlar dedi diye mi aldın beni okula?"

"Önce otur." Masasının önündeki sandalyeyi işaret etti. Kendiside onun karşısındaki sandalyeye yerleşti.

Sabır dileyen bir soluk alıp dediğini yaptım. "Anlat."

"Onlar istedi diye değil. Durumu anlattıklarında bende eğitim alman gerektiğini düşündüm. Yani kendim istediğim için seni derslere aldım SEVGİLİM." Kıkırdadı. "O kadar cahilsin ki." Başını yana eğdi alaycılıkla. "Daha kalfa olduğunun farkında bile değilsin."

EFSUNLU MELODİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin