...
Yoshi ile kütüphanedeki konuşmamızın üzerinden 4 gün geçmişti. Zorunlu kalmadıkça konuşmuyordu benimle. Onunla konuşma çabalarım hep başarısızlıkla sonuçlandı. Bir şeyleri bahane edip kaçmıştı benden.
İstediğim bu değil miydi? Onun karanlığıma bulaşmamasını istemiyor muydum zaten? Peki neden şimdi üzülüyorum?
Konum değiştirmiştik. Bu sefer konuşmaya çalışan bendim, ama o konuşmak istemiyordu. Gözlerimin dolmasına yetiyordu bu tavrı. Bir kez daha ağlamayacaktım. Ama zor tutuyorum kendimi. Ne kadar saçma bir şeydi bu böyle! Onu üzmemek için kendimi üzüyordum resmen! Neden Elif gibi olamıyorum? Boş verip unutmak varken kafama taktım hep. Sonuç bu işte. Korkak, umutsuz, aptal bir kıza dönüştüm! Kendine gel artık Havin!
Pazartesi günü onu koridorda gördüm. Tek başınaydı. Telefonla konuşuyordu. Karanlık bir köşeye saklanıp dinlemeye çalıştım. Merak içimi kemirirken daha fazla dayanamamıştım işte.
Japonca konuştuğu için hiç bir şey anlayamadım. İzlediğim animelerden bir şeyler kapmış olmam gerekirdi! Tek kelimesini bile anlayamadım! Kasıntı gülümsemesine bakılırsa sevdiği biriyle konuşuyordu. Sevdiği biri? Kardeşi olabilir mi? Yada babası? –bunu eliyorum. Babası olsa bu kadar mutlu olmazdı. Aralarının iyi olmadığını söylemişti-. bir sevgili? –güzel bir Japon kızıyla konuşuyor olabilir mi?- ama iki gün önce benimle konuşmaya çalışıyordu. İki gün içinde başka birini mi buldu?
Evet buldu Havin! Sen onu reddedince peşinden koşacağını mı sandın! Gitti başkasını buldu işte! Salaksın sen kızım! Korkuların yüzünden güzelim oğlanı kaçırdın!
İç sesimi susturup Yoshi'yi dinlemeye devam ettim. Gerçekten kimle konuştuğunu çok merak ediyorum.
Bir sevgilisi olma ihtimali canımı sıkıyordu. Yine umutsuzluğa düştüm. Sen hep yalnız olacaksın Havin. Mahkûmsun buna.
Umutsuz düşüncelerimden vazgeçip sevdiğim şarkıyı düşünmeye devam ettim gözlerim kapalı olarak. Onu öyle gördüğümden beri aklımı kurcalıyordu yeterince. Şimdilik unut Yoshi’yi Havin. Unut.
Her gün ikinci dersimizde yaptığımız ritüeli tekrarlıyorduk bu günde. Sevdiğin müziği düşün ve ilginç bir şey hissedersen İan Blues’a söyle. Bu zamana kadar ilginç denecek bir şey hissetmedim. Hissedeceğimi de zannetmiyordum. Şu ana kadar.
Karanlığın içinden çıkan küçük noktayı izlemeye başladım. Küçük bir ateş böceği gibi görünüyordu. Sabit değildi. Belli belirsiz şekiller çizerek uçuyordu. Ama ateş böceği falan değildi bu. Yaklaştıkça büyüyordu boyu. Yaklaşan gümüş ışık büyüdükçe büyüyordu. Ne olduğunu anlayamadım. Işık yaklaştıkça garip bir his sarıyor tüm bedenimi. Karınca sürüsünün üzerime akın etmesiydi sanki bu.
Işık daha da büyüdü. Etrafıma dağılarak beni de içine aldı. Etkisi çok fazlaydı. Gözlerim kamaştı.
Etki azalınca gözlerimi açtım.
Bir beşik vardı karşımda. Beşik dışında hiç bir şey görünmüyordu bu karanlık yerde. Gümüş ışık, bir gece lambası gibi sadece beşiği aydınlatıyordu. Duyduğum sese bakılırsa beşik boş da değildi.
Tereddütlü adımlarla beşiğe yaklaştım. Bebeğin kıvırcık saçlarını görünce onu melek sanmıştım. Ama değildi. Bu bebeğin saçları simsiyahtı. Kaan’ı anımsatan gözlerini bana dikmişti. İçimi kaplayan korkuya engel olamadım.
“Sen gerçek değilsin!” dedim sıklaşan nefeslerimin arasından.
Bebek konuştu! “Gerçeğim. Bunu istediğin kadar inkâr edebilirsin. Ama değişmez.” Sanki biri bebeğin dublajını yapıyordu ve sesi hiç güzel ayarlayamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFSUNLU MELODİ
FantasyBüyü gücünüzün olduğu fantastik ve bir o kadarda gizemli bir dünya düşünün. Hayal ettiklerinizi gerçekleştirebiliyorsunuz. Yaşantınıza onunla birlikte yaşamaya devam ediyorsunuz. Peki onca zaman boyunca ne ile besleniyor bu büyü? Bir karşılığı olm...