Kazadan 90 Gün sonra
18 Temmuz 2022..
Taksinin arka koltuğunda dışarıyı izlerken, çocukluğum ve bu tam geçen doksan gün gözlerimin önünden hızlandırmış bir şekilde geçiyodu.
Hatırlıyordum çocukluğumu kesik kesik daha küçüktüm o zamanlar, annem Turuncu saçlarımı örerken hep 'ateş ana' mitolojisini anlatırdı bana. Severdim, bir masal gibi dinlerdim onu. Herkesin deli zannettiği bir anne ile geçmişti benim çocukluğum. Ondan mıydı bilmiyordum ama ötelenen bir çocuk olmuştum hep. Annemin deli olmadığını kimseye anlatamamıştım. inanmamışlardı.
Deli değildi. Deli olan acı çeker miydi? Acıyı bütün bedeninde hissedebilecek kadar çeker miydi? Deli olsaydı, acısını kendini yakacak kadar hisseder miydi? Ben gözlerimle görmüştüm annemin acısını.
Hatırlıyordum! Annemin evimizi defalarca ateşe verdiğini ve babamın beni can havliyle kurtardığını hatırlıyordum. Neden evimizin yandığını sorardım babama, gülümserdi bana, gözleri dolu dolu. "Alevler getirdi seni bana" derdi. Ben ne zaman bir ev yansa bebek doğuyor zannederdim.
Şunu hiç anlamamıştım 22 yaşıma gelmiştim ama annemin beni de o evde kendisiyle birlikte alevler içinde bırakmasını hiç anlayamamıştım. Hâlâ anlayamıyordum. Evimizi yakmak istedi çünkü acılarının da evle kül olacağını zannederdi, peki ben? Her seferinde kurtulurduk yangından. En sonunda şehir değiştirmek istedi, bizi bırakıp gitmek, O kazada ölmüştü annem. Ölüm haberi çok sonra gelmişti, üzülememiştim ona. Acılardan kurtulmuştu belki orada kim bilirdi.
Annem de o kazada arabanın içinde yanmıştı, en azından öyle demişlerdi. Begüm gibi, tek farkla Begüm yaşamak isteyen bir genç kızdı.
Begüm'le o gece karşılaşmadan önce böyle bir şey tek annemin başına gelir zannederdim. Arabanın içinde yanmak, diri diri..
Kaç gün geçmişti ama asla unutamıyordum, Begüm o arabada yanışını, patlama seslerinı, her şey hâlâ kötü bir kabus gibiydi, kötü bir kabus!
Kafamı yasladım taksinin koltuğuna. O gece şehir değiştirmek istemiştim sadece. Tekirdağ da o hayatı bırakıp İstanbul'a gelip yeni bir hayat istemiştim sadece.. Hayat öyle bir şey çıkarmıştı ki karşıma, en büyük acıyı yaşadım zannederken katil olmuştum.
Üç ay olmuştu tam.
O günden sonra tam tamına 90 gün geçmişti ama ne fiziksel olarak ne de ruhsal olarak tam iyileşmemistim. Bitmek bilmeyen rüyalar, sürekli ertelenen bir dava vardı ortada. Begüm'ün ölümü medayaya büyük bir konu olmuştu.
"Ünlü iş insanı Begüm Çetin kaza anında yanarak öldü"
"Begüm Çetin düğünden bir hafta önce hayatını kaybetti'
Dışarı çıktığımda bütün yüzler Begüm gibiydi. Kaçmaya çalıştım, gazetelerde, medyada, sürekli Begüm'ün haberini görmüştüm. Bana mesaj gönderir gibi sürekli karşıma çıkıyorlardı. 'Katil' olduğumu yüze vurur gibi. İsmim sır gibi saklanmıştı bu davada, ne medyalar ne gazeteler benle alakalı hiç bahsetmiyorlardı. 'Begüm'ün katili' diye başlayan yazılar da vardı tabi ama ne ismim ne ne ismimin baş harfi veriliyordu. Babam tüm gücüyle yazıları avukatınla birlikte kaldırmaya çalışıyordu.
İlk davada ismim sır gibi tutularak dört ay sonrasına ertelenmişti. Yaklaşık 40 gün sonra, yeni bir davam vardı. Bu süreçte İstanbul'a gelmiş bir şekilde tek kişilik hayat kurmuştum kendime.
Ama en kötüsü o kazadan sonra her gün rüyalarıma girip 'Sen ateşsin' diye bağıran bir adamın sesiyle kan ter içinde uyanışlarımdı. Psikiyatriğim kendinden intikam alma biçimim olduğunu söylemişti. Bilmiyordum. Delirmekten korkuyordum. Belki de o adam Begüm'ün ölümünden sonra gazetelerde sürekli gördüğüm o adamdı. Begüm'ün nişanlısı, kaza olmasaydı evleneceğini yazmıştı tüm sayfalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alevlerin Kızı | Cehennem
Narrativa generale"Sevemem seni Tan. Ben başka bir bedende can buldum, Senin ateşin beni yakar, Sen alevsin, Senin sevgin çürütür ruhları" Korhan'ın dudaklarından dökülen her kelime acı saçıyordu, Tan kızamazdı. Biliyordu, hakkı yoktu. Bir başkasını sevdi diye Kızılı...