Herkese merhabalar!
Gördüğünüz üzere, Pinhan'ın ilk bölümüyle sizlerleyim. Beni ilk kitabım, PUSULA'DAN tanıyan, oradan gelen okurlarıma ayrı, ilk defa Pinhan'la beraber kalemimle tanışacak okurlarıma ayrı keyifli okumalar diliyorum!
Bölüm sonunda görüşmek üzere!
Model- Sarı Kurdeleler
Sia- ChandelierHayat, bitişini bilmediğim, beni her anında ürküten, tedirgin eden, gecelerce tükenmeyen kabuslarım ve panik atalarından ibaretti. Bazen nefes aldırmayan acılar, bir zaman sonra derin sızılara dönüşse de, aslında insan, her zaman dönüp dolaşıp aynı yerde buluyordu kendini.
İnsan en çok kaçarken yaklaşıyordu kaçmak istediğine.
Karşımdaki beni alkışlayan kalabalığı izlerken, yüzüme gülümsememi yerleştirmeyi ihmal etmedim. Gece boyunca söylediğim şarkıların sonuna gelmiştim, şimdi vedalaşma vaktiydi.
Gitarımın askısını çıkarıp, kulise doğru ilerlerken, Candan'ın peşimden geldiğini biliyordum. Kulisin kapısını açıp kendimi içeri attım. Ardından, terden sırılsıklam olan saçlarımı tek bir tarafta toplayıp, kendimi koltuğa bıraktım. Yorgunlukla gözlerimi kapatırken, Candan içeri girmiş, başımda dikilmeye başlamıştı.
"Söyle Candan?" dedim, yorgunlukla. "Sadede gel bir an önce. Bak vallahi hiç çekemem seni şu an."
"Anlamıyorum Akşın, bu sesinle daha iyi imkanlarla çalışabileceğin yerler var. Eniştenden neden yardım almıyorsun hâlâ anlamıyorum. Hem-"
"Candan Lütfen, kapat bu konuyu," dedim, lafını keserek.
"Görüyorsun, burası 1 aydır doğru düzgün iş yapmıyor. Senin sayende dönüyor mekan. Eğer biraz daha böyle giderse, işsiz kalacaksın. Senin için söylüyorum ben."
"İşten ayrılacağım zaten," dedim, ağrıyan başımı ovalarken.
"Anlamadım? İş buldun mu bari?" diye sordu, merakla.
"Bulmadım," dedim, gayet sakin bir şekilde.
"Kızım madem iş bulmadın, ne demeye çıkacaksın işten?" diye sordu, şaşkınlıkla.
"Sırtımda yumurta küfesi mi var?" diye sordum, sitemle. "Bulmazsam bulmam. Bakarım ben başımın çaresine. Hem sen ne yapacaksın, onu söyle,"
"Ailemin yanına döneceğim. Bursa'ya. Burada perişan olmaktan iyidir. Boşa kürek çekiyorum. İstanbul yaramadı bana, üstesinden gelemedim."
"Sorun şehir değil, onda bir anlaşalım da," dedim, alayla. Yavaşça ayağı kalktığımda, askılıktan deri ceketimi üzerime geçirip, çantamı koluma taktım.
"Bağı koparmayalım ama, hem ben inanıyorum, sen bu sesle çok iyi yerlere geleceksin!" Heyecanla çıkan sesiyle, bakışlarımı ona çevirdim.
"Şöhrette gözüm yok, yaşayıp gidiyorum işte." dedim, sırtımı duvara yaslayarak.
"Sesinin kıymetini bil Akşın, bak bana, senin sesinin yarısı bende olsaydı ailemin yanına gitmeyi göze alır mıydım sanıyorsun?" Derin bir nefes aldı. "25 yaşındayım Akşın, nereye kadar onlara yük olacağım, bunu bile kestiremiyorum."
"Peki ya ailen olmasaydı?" diye sordum, "Ailen var. Sen böyle konuşuyorsun ama, benden daha iyi biliyorsun babanla annenin yüreğini."
"Orası öyle," dedi, başını olumlu anlamda sallayarak.
"Neyse," dedim, "Çıkıyorum ben, konuşuruz sonra."
"Tamam, konuşuruz." Kulisten çıkıp, uzun koridor boyu ilerleyerek karşıma çıkan merdivenleri indim hızla. Mekandan çıktığımda, çantamın içindeki telefonumu çıkarıp ekrana baktım. Saat gece yarısını geçiyordu. Serin bir ilkbahar gecesiydi.
Telefonun ekranında beliren bildirimle, mesaj sayfasına girdim. Ablamdan mesaj vardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİNHAN(+18)
General FictionYaşarken, hayatın size sürekli şaka yaptığını zannettiğiniz bir çeşit simülasyonun içerisinde bulursunuz kendinizi. Benim yaşadıklarım ise, reddemeyeceğim, beni nefessiz bırakacak, hatta hafızamı kaybetmeyi bile feda edeceğim kadar gerçekti. Ben 8 y...