Bölüm İki - Kurt Kral

10K 601 97
                                    

Keyifli okumalar.

🐺

"Eşay, kalk hadi öğlen oldu."

Üzerimdeki pikeyi yüzüme kadar çektim ve kafamı yastığa daha da gömdüm. Kapı ve terlik sesini duyunca annemin odama girdiğini anladım. Perdeyi açmıştı çünkü odanın aydınlandığını pikenin altından bile anlayabiliyordum. Bir vampir edası ile güneş ışığından saklandım pikenin altına. Annem gelmeden önce 'beş dakika daha' demek için kendimi hazırlıyordum.

Ama umduğum gibi olmadı annem gelmedi ama kapıyı açık bırakıp gitti. Lanet olsun. Neye sinirleneceğimi iyi biliyordu kadın. Annem diye demiyordum kendisi cin fikirliydi. Kapı açık olursa uyuyamazdım. Bende kapı örtme hastalığı vardı. Evet biliyorum çok mühim bir hastalık ve maalesef ki tedavisi yoktu.

Kendi içimde 'cıkcıkcık' lar iken sinirle soluyarak yataktan çıktım. Koridora çıktığım da mutfaktan yemek kokusu geliyordu. Mutfağa yöneldim. Baktığımda annem mutfakta bulunan balkona, çok güzel bir kahvaltı hazırlamış. Mutfak tezgahın önünde tabağa bir şeyler koyuyordu. Arkasından sinsice yaklaştım. Ya da ben öyle sanırken birden arkasını dönmesiyle dumura uğrayıp kendimce sitem ettim.

"Hayırdır Ayşe sultan, az önce yaptığın olağanüstü Hadese bile taş çıkartan kötülüğünden sonra beni yemekle kandırabileceğini mi sandın?"

Sözüm biter bitmez elindeki tabaktaki kurabiyeleri kaldırdı ve tek kaşını kaldırıp bana baktı. Yutkundum. "Doğru sanıyormuşsun sultanım. Bak gör bugün o kapıyı nasılda sökmüyorum yerinden. Neredeyse aramıza girecekti ya." Sözünün eri, mert bir insandım ama karşımdakide elmalı kurabiyeydi ona da ihanet edemezdim aga. Annem bana yalandan 'hadi inandım' bakışı attı. Bende ona 'inan inan' bakışı attım ama pek etkili olmamış olacak ki tek kaşı hâlen yukarıdaydı.

Elimi uzatıp kurabiyelerden alacaktım ama annem elime vurup masaya götürdü tabağı. Arkasından ciğeri alınmış yavru kedi gibi baktım. Annem arkasını dönüp beni çağırınca geri önüne kemik atılmış uyuz Tanju gibi zıplayarak yanına gittim. Az önceki uykumun bölünmesinden kaynaklı sinirim buhar olup uçmuştu bile. Masaya oturup elmalı kurabiyelerden bir tane ağzıma attım. Annem biliyordu bu işi, yine döktürmüş lezzeti elinden bırakmamıştı. Tabağı önüme çekip elmalı kurabiyeleri ağzıma tıkmaya başladım.

"Teker teker ye Eşay, boğulacaksın. Hayır anlamıyorum ki ben seni kıtlıktayken mi doğurdum? Yavrum yavaş ye önünden alan yok." Ağzımdaki elmalı kurabiyeleri bitirip bir güzel sindirdim.

"Anneciğim beni o eşsiz uykumdan uyandırdın sonuçlarına da katlanacaksın." Elimdeki elmalı kurabiyeden bir ısırık daha aldım. Bana baktı ve bir şeyler diyecekmiş gibi ağzını açtı ama sonra geri kapatıp 'sen iflah olmazsın' der gibi baktı ve mutfaktan çıktı. Üstünde durmadım nede olsa anam evden kovacak değil ya.

🐺

Üzerinde Türk bayrağı rozeti olan siyah sırt çantam ile dershanenin kapısından içeriye girdim. Sabah annem beni evden kovmaz diye düşünürken dolaylı yoldan da olsa kovmuştu. Bu hayatta yapılmaz dediğim ne varsa yapıldı. Zoruma gidiyor anne. Annemin sesi kulağımda çınladı. "Evde bir işe yaramıyorsun bari dershaneye git de ders çalış."

Dershaneye eskisi kadar sık gidemiyordum çünkü sınava bir buçuk ay kalmıştı ve evde test-deneme ikilisini çözüyordum, arada da dershaneye geliyor burada çalışıyordum. Haftasonu olduğu için okulda yoktu bugün dershanem vardı ama gelmeyecektim ta ki annem beni evden kovana kadar. Resmen kapı dışarı etmiş üzerine de kapıyı kilitlemişti kadın. Balkondan da çantamı falan atmış, üzerimi de bir mağazaya girip değiştirmek zorunda kalmıştım. Ne var yani evde aylaklık etmişsem kaç aydır çalışıyordum bir gün de tatilim olmasın mı? Ama canım annem inanmıyordu işte evde ders çalıştığıma her seferinde beni odamda telefonla bastığı için. Bir türlü inandıramıyordum ders çalışmaktan yorulup ara verirken telefonla oynadığıma. Beni her seferinde yalancı çıkartması yok mu? Tartışmaların galibiydi.

Kurtlar ŞehriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin