Bölüm Dokuz - Mühürün Laneti

4.1K 294 80
                                    

Keyifli okumalar.

🐺

Aklım hâlâ alnıma kondurduğu busedeydi. Söylediklerini algılayamayan beynim kırmızı alarm veriyordu sanki. Kalbim ise 'Senin yerin Efnan'ın yanı' diye atıyor, bedenim ise 'kurt!' olan Efnan efendinin yanında kırk yıllık evlilermiş gibi rahattı. Burada mantıklı çalışan, ki olması gereken, bir beynim doğruydu anlaşılan. Çünkü tüm bu büyülü atmosferin arasına giren beynim 'Sence de çok yakın değil mi?' diyordu. 'Ee-vet, evet çok yakın' diyende benim iç sesimdi. Tüm mekanizmamı alt-üst eden Efnandan gözlerimi ayırdım. Belki bunu göz devirerekte yapmış olabilirim. Yüzümü elleri arasından bedenimi ise etki alanından kurtarmak amaçlı birkaç adım uzaklaştım. Anlaşılan etki alanından çıkmak için birkaç adım yeterli olmayacaktı. Boğazımı temizledim. Efnan'ın garip bakışları eşliğinde bunu yapmak utanç verici olunca yavaşça yutkunmakla yetindim. Öyle garip garip, yakışıklı suratınla bakmasana adam, az insaf.

"Efnan ne dediğini az buçuk anlayabiliyorum. Kurt murt falan! Bu efsaneleri çok duydum." Bilirsin ya haberlere falan çıktım kanks.

İki elimin iki parmağını içe doğru bükerek tırnak işareti yaparak, 'Kurt murt' dediğimde çatılan kaşlarını son kelimelerimde manidar bir gülümsemeye çevirdi. Bu gülümseyişine kaşlarımı çatarak devam ettim. "Söylediklerini yalanlayacak gücüm yok. O kadar da kıt beyinli biri değilim ama bende bunlara ayak uyduracak güç de yok. Ve o bahsettiğin dünya benim için değil. Benim dünyam farklı. Yani senden ve daha nicesinden uzak kalmak benim için daha iyi olacak." Yani zamanı gelince gideceğim buradan ve her şeyi unutmaya çalışacağım.

Gülen yüzü yavaş yavaş kayboldu. Onun yerine endişe ile karışık sinirli bir ifade yerleşti. Bu ifadelerini yüzünden okumaktan ziyade hissediyordum sanki. Hislerimin bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum. Tamam hava olsun diye her zaman 'Benim altıncı hissim kuvvetli' gibi espriler yapardım ama bu kadarını tahmin etmezdim. Anlık içime akan bu hisler birkaç ay öncesine kadar yoktu yani hayvanat bahçesi gezisinden önce yoktu. Bunun gibi ufak tefek birçok şeyi farkettim ve birleştirdim kendimce. Sonuçlarının gerçeklik payının düşük olduğunu görünce bilmemezliğe yatmak daha kolay gelmişti. Ama gel gör ki artık bilmemezliğe yatacak gücüm yoktu. Çünkü gerçeklik payı düşük diye nitelendirdiğim çoğu şey karşıma çıkıyordu. Evet evet buna kurt-insanlar da dahil. Kurt adamlar demek istemiyorum çünkü kurt kadınlarda varsa cinsiyetçilik yapamazdım.

Kurtlar iyiden iyiye kafama sinerken yinede bunu sindirmek için biraz daha zamana ihtiyacım vardı. Ve eminim bana verilen zaman zarfında alacağım karar en basitinden onlardan uzak olmak olurdu. Yani söylediklerimde haklıydım. Çok geniş çaplı düşünmek benim her zaman yaptığım bir şeydi. Bu da bunları daha öncesinde ne kadar düşündüğümü ve şu birkaç ayda ne kadar çok senaryoyu kafamda kurduğumu kanıtlıyordu.

Efnan'ın tüm kasvetli havasına ve bana bakan güzel gözlerinin artık sis perdesiyle öfkeye bıraktığı bakışlarında boğulsamda bu gerçeklerle boğuşamazdım. Benim gücüm buna yetmezdi. Efnan ise hayatına kaldığı yerden devam etmeliydi. Hiçkimse vazgeçilmez hint kumaşı değildi ya. Elbet beni unuturdu.

"Eşay!" Sabrının son kırıntılarıymış gibi derin bir nefes alarak sözüne devam etti. "Bak güzelim-"

Yarım kalan cümlesini başka bir ses doldurdu.

"Eşay gidelim lütfen." Erva'nın ağladı ağlayacak sesiyle arkamı döndüm. Gerçekten de ağladı ağlayacak gibiydi. Gözleri birkaç gözyaşı firar edince endişe ile yanına adımladım. Kollarından tuttum ve ağzımı açıp 'İyi misin?' diye soracaktım ama cevap bariz belliydi, iyi değildi. O yüzden açtığım ağzımı tekrar kapatıp sonrasında ağzımdan bir sözcük döküldü.

Kurtlar ŞehriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin