Keyifli okumalar.
🐺
Köye girdiğimizde beş dakika geçmeden Erva'nın babaannesinin evine gelmiştik. Arabadan indiğimizde evin önünde Erva'nın babaannesi bekliyordu. Çok da zayıf olmayan hafif tombiş güler yüzlü bir kadındı.
Erva aynı kuzeni gibi babaannesinide görür görmez koşarak boynuna atlamış, sarılmıştı. Hâlâ Erva ile sarılı bir biçimde iken babaannesi keyifli bir şekilde gülerek konuştu. "Güzel torunum benim hoşgeldin. Oy oy nasıl da özlemişim güzelimi." Erva kıkırdayarak geri çekildi. "Gerçekten güzelin miyim babaanne?"
Acar ile ben de yanlarına varmış onların konuşmasını dinliyorduk. Söylediği şeye bende sırıttım. Babaannesi Erva'ya bir kez daha sarıldı. "O nasıl da söz yavrum elbette güzelimsin. Yalan söz konuşur muyum ben hiç." Erva babaanesininin kollarından kurtulup göz devirdi. "Ya babaanne sana da bir telefon mu alsak şöyle afillisinden. Biz iki ay kadar daha buradayız çünkü, benim yaptığım ironileri anlaman lazım."
Babaannesi Erva'nın sözleri üzerine kaşlarını çattı. "Anlamam ben telefon melefon, gerekte yok zaten. Siz bana ayak uydurun canım." Şakacı bir tavırla kafasını 'hıh' diyerek yana çevirince Acar ile benim yan yana olduğum yerde benimle göz göze geldi. İkisini keyifli bir şekilde izleyen ben, hafif tebessüm ettim ona. Sonuçta en yakın arkadaşımın babaannesiydi ve biraz sevimlilik yapmaktan sorun çıkmazdı.
Erva babaanesine öyle demek istemediğini söyledi ama babaannesi onu dinlemiyor gibi gözüküyordu çünkü tuhaf bir şekilde bana bakıyordu. Atmosfer, eğlenceli özlem gidermeden çıkmış bir anda gergin bir havaya bürünmüştü sanki. Garip bir şekilde bakmaya devam edince tebessümümü yok ettim. Hafif bir şekilde kıpırdandım ve Acar ne alemde diye baktım. Onun da bana tuhaf bir şekilde baktığını görünce gergin bir şekilde tekrar Erva'ya baktım. Bu tuhaf atmosferi bir tek ben hissediyor olamazdım.
Erva babaannesinin onu takmadığını görünce susmuştu. Bana baktığını fark edince de sonunda aklına gelmiş gibi beni babaanesiyle tanıştırdı.
"Bak babaanne bu benim en yakın arkadaşım Eşay, dağ evinde beraber kalacağız. Eşay, bu tontişte benim babaannem." Erva'nın tanıştırmasından sonra transtan çıkmış gibi babaannesi birden samimi bir şekilde gülümseyip bana sarılınca az önce ne oldu diye düşünmeden edemiyordum. Bir an dalmış gitmiş gibiydiler.
"Demek şu ünlü, siyah kurtun etkilendiği kız sendin. Maşallah ne de güzelsin kızım, sende hoşgeldin evimize."
Ayrılmıştık ama omuzlarıma ellerini koymuş yakınım da beni inceleyen babaanesine gergin bir gülümseme gönderdim. "Aslında o öyle değil. Yani haberlerde göründüğü gibi değil." diye kendimi açıklamaya çalıştım. Babaanne güldü. "Anladım yavrum, şaka yapıyordum zaten. Çekinme, bizimleyken rahat olabilirsin kızım."
Babaannenin sözleri üzerine ona hoşbulduk dedim ve bizi ağırladığı için teşekkür ettim. Biz böyle ayaküstü biraz daha sohbet ettik. Sonra Acar arabaya doğru gitti ve elinde Erva ile bana ait bavullarla yanımıza geldi.
Acar hafif öksürüp boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. "Ben bavulları taşırım, siz içeriye geçin." Babaane bu sözler üzerine torununa katıldı ve Erva ile beni kollarının altına alıp yürüdü. "Acar doğru söylüyor kızlar, içeriye geçelim. Yol yorgunusunuz, ben size akşam yemeği hazırlayayım siz de dinlenin."
Ev iki katlıydı ve çok büyük değildi. Alt katında ambar vardı ve üst kat ise dört artı birden oluşuyordu. Bir oda boştu, Erva ile beraber kalacaktık o odada. Zaten bir iki gün kalıp dağ evine gidecektik o yüzden fazla sorun etmemiştim. Akşam yemeğini yedik ve biraz sohbet ettik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtlar Şehri
LobisomemOkul gezisi için hayvanat bahçesine giden Eşay; kendisini, tuhaf hisler içinde, devasa büyüklükte siyah kurtun karşısında bulur.