ben hamamböceğiyim.

107 11 6
                                    

''Hoş geldiniz!'' dedim bir heyecanla ayağa kalkarken. Aslında panik olacağım bir şey yok ama aptal Tuna öyle bir bakıyor ki istemeden elim ayağım birbirine dolaştı. Sanki deliler gibi sevişiyorduk salonun ortasında anasını satayım. 

''Hoş bulduk.'' dedi Alara keyifle çantasını koltuğun üzerine atarken. Bir yandan da durumdan zevk alır gibi bir Tuna'ya bir bana bakıp duruyordu. Tuna'nın kulaklarından çıkan öfke dumanı herkese göstermişti kendisini.

''Azra ödül verilecekti sana bugün, erken dönmüşsün eve.'' dedi Alp Alara'nın yanından geçip kendini koltuğa atarken.

''Midem rahatsızlandı, kötüydüm zaten sabahta, eve döndüm o yüzden.'' dedim. Bu yaşıma kadar yalan söylemeyen ben, ağzımdan çıkan her kelime yalan olan bir ben oldum. Tuna Alaz sayesinde.

''Doruk.'' diye tıslayan Tuna'yla bütün bakışlarımız ona çevrildi. Öfkeli gözlerini Doruk'a kilitlemiş sanki gözleriyle bir şeyler anlatıyordu- pardon haykırıyordu. Doruk'a baktığımda gözlerini bir süre yumup sakinleştirdi kendisini, daha sonra yüzüne bir gülümseme yerleştirip ayağa kalktı.

''Gençler sizinle tanışmak çok isterdim, ama işlerim çok. Daha sonra umarım. İyi eğlenceler size.'' dedi ve bana kısa bir bakış atıp ufak bir gülümsemeyle yanımdan geçip dış kapıya gitti. Tuna'da arkasından gitti hızlıca. Ben çaresizce Alara ve Alp'e döndüm. Alara Tuna'nın arkasından bakmış ve öyle kalmıştı. Salak işte, yanında manitası sayılan çocuk var, yaptığı hareketlere bak. Şu ikisi bir an önce olsa, kına yakacağım, çok ciddiyim kına yakıp oynayacağım. Tuna'da bunun hangi karakterine düşüyor çözemedim. Gerçi ikisi de karaktersiz. Doğru ya.

''Ne içmek istersiniz? Çay, kahve?'' diyerek ortamdaki saçma sessizliği ben bozmak zorunda kaldım maalesef.

''Çok açız, yani ben öyleyim. Biz gelirken marketten yemek için malzeme almıştık. Aa, onlar arabada mı kaldı Alara?'' Alara anca kendine yöneltilen soruyla dikkatini Alp'e verebilmişti. Kafasıyla onaylayarak ''Hı hı..'' diyebildi sadece. 

'' Tamam ben alırım sıkıntı yok siz rahatınıza bakın.'' dedim Alara'ya yolladığım 'malsın' bakışlarının ardından. Arabanın anahtarı Tuna'daydı büyük ihtimalle. Bu da ne yaptı Doruk'u evine kadar mı bırakıyor anlamadım ki. Dış kapıyı açtığımda dışarıda Doruk'a işaret parmağını sallayarak bir şeyler söyleyen ve hala öfkesi asla dinmemiş bir Tuna Alaz beklemiyordum. Ne olmuştu bunlara böyle? Doruk onun aksine daha sakin davranıyordu ama karşısında ezilip büzülmüyordu da.

''Anahtarı alabilir miyim?'' dedim onlara doğru çatık kaşlarla yürürken. Ne zannettiniz? asla ne oluyor ya falan diye sormam, beni hiç alakadar etmez. Merakım bende kalsın. Ailece psikopat oldukları konusunda hala eminim. Sorduğum soruyla ikisi de bana dönmüştü. Tuna çatık kaşlarıyla ve öfkesiyle, Doruk ise gerginliğiyle bakıyordu suratıma. İkisine de bakmamak mümkünse tam olarak şu an bunu yapmak istiyorum. Gözlerim falan ters dönebilir, anlık kör olabilirim, işimi halledip döndüğümde düzeleyim ama.

''Niye.'' dedi sert sesle. Ya sabır.

''Marketten yemek için bir şeyler almışsınız ama getirmemişsiniz arabadan. Çok zeki olduğunuz için.'' en son ki cümleyi mırıldanarak söylemiştim ama ikisi de duymuştu, Doruk sırıtırken Tuna burnundan daha çok soludu ve bu beni pek memnun etmedi, aslında etti ama etmedi.

''Azra.'' diye tısladığında hızlıca elimi avcum açık şekilde önüne uzattım.

''Anahtar.'' dedim sinirini görmezden gelmeye çalışarak. Bir kaç saniye gözlerime öfkeyle bakmaya devam etti daha sonra Doruk'a çevirdi bakışını.

''Seninle daha sonra konuşucaz.'' Doruk kocaman bir gülümseme yerleştirdiğinde suratına şaşırdım.

''Hay hay paşam. Keyifle.'' dediğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Doruk arabasına binerken Tuna'da verdiği cevaba daha çok sinirlenmiş olaraktan kendi arabasına gidiyordu hızlı adımlarla. Cebindeki anahtarı çıkarıp kilidini açtı arabanın. Bagajdan poşetleri çıkarıp elime tutuşturdu.

ALAZ |aron piper|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin