Erkekler de ağlar. Tuna Alaz bile.

121 10 4
                                    

 Bakışları ilk beni bulmuştu. Gözleri yüzümde gezinirken kötü bir duygu barındırmıyor gibiydi. Şaşırdım. Tam tersine.. ne bileyim işte değişik bir şekilde bakıyordu bana. Gözleri yan tarafıma kaydığında ise 180 derece değişti bakış şekli. Sinirle bakıyordu şuan Doruk'a. Dönüp Doruk'a baktığımda muhatap olmak istemediği bir şeye yakalandığını anlamıştım bakışlarından. 

''Ne dedim lan ben sana.'' Tuna'nın bir anda sert çıkışı gözlerimi pörtleterek ona bakmama sebep oldu. Ay noluyo noluyo.

''Tuna, bunu yarın tartışalım.'' Doruk'un da sesi sert çıkmıştı. Olay çıksın istemiyor gibiydi. Ama neden olay çıksın ki.

''Ben şuan tartışmak istiyorum, n'apıcaksın.'' Doruk'un üstüne yürümesiyle refleks olarak göğsünden tuttum ve engellemeye çalıştım.

''Ya saçmalamayın, napıyorsunuz siz.'' dedim sinirle. Olacak iş değil, neden kavga ettiklerini bile anlamadım.

''İyi geceler.'' dedi Doruk tüm soğukluğuyla ve kenardan geçerek çıktı evden. Derin bir nefes verdim ve kapıyı kapattım. Daha da büyümemişti en azından. Bu Tuna'nın neye nasıl tepki vereceği hiç belli olmuyordu.

''Rahatladın mı bari?'' bana alaylı ses tonuyla yönelttiği soruyla bakışlarımı ona çevirdim. Ne demek istediğini sormak istemiyordum, canımı yakacak bir şey söyleyeceği çok belliydi.

''İyi geceler Tuna.'' kaçmak en iyisiydi şuan ki halinden. Normal hali çekilecek gibi değilken, alkollü halini düşünemiyordum bile. Arkamı dönmüş merdivenlere yönelecekken kolumu sert bir şekilde tutup beni sertçe döndürdü kendine. Diğer eliyle de belimi tutuyordu sımsıkı. Canımı acıttığını söylememe gerek yok diye düşünüyorum.

''Soruma cevap ver.'' diye tısladı dudaklarımın üzerine.

''İstemiyorum. Saçmalıklarını dinlemek istemiyorum gece gece.'' dedim bende sinirle tıslayarak. Bir anda kapıya ittirdi ve kafamı çarpmama sebep oldu. Acıyla gözlerimi yumdum. Kapıyla onun arasında kalmıştım. Ben bunu yaşamak istemiyorum. Ben gerçekten bunu yaşamak istemiyorum.

''Cevap ver Azra.'' bu sefer sesi yükselmişti. Çenemin ağrısı geçmemişken bir de kafam ağrıyordu şimdi de. Beyin travması falan geçirsem tam şuan, kurtulsam şu durumdan.

''Ya ne rahatlaması ya! Neye rahatlayacakmışım ben!'' dedim sinirle bağırıp. Kafayı yemiş bu, delirmiş.

''Sonunda altına yattın ya kuzenimin. Rahatladın mı.'' cümlesiyle nefesim kesildi, boğazım düğümlendi. Yine aynısını yaptı. Yine. Gözlerimin dolmasına bu sefer engel olamadım. Tüm öfkem bir anda beynime sıçradı. Göğsüne yumruklarım isteğim dışında çarpmaya başladı. Hem onu üstümden ittirmeye çalışıyordum hem de tüm nefretimi kusuyordum.

''Ya sen nasıl iğrenç bir insansın! Nasıl iğrenç bir canavarsın! Sen nasıl bana bunu söyleyebiliyorsun!..'' ağlamam şiddetlenirken devamını getirmek için nefes almaya çalıştım. Yumruklarım yavaşça durdu. O karşımda heykel gibi duruyordu, yaptığım hiç bir şeyin etkisi yoktu üzerinde. Bomboş bakışları gözlerime sabitlenmişti sadece.

''Benim ilk öpücüğümü aldın sen, hayvan herif! Sen bana kalkmış bunları nasıl söyleyebilirsin!'' en son son gücümle bağırmıştım suratına. Bu sefer tüm gücümle ittirdim üzerimden. Koşarak merdivenlerden odama çıktım. Kapımı kapatıp kilidini çevirdim. Yatağa kendimi attığımda içim dışıma çıkarmışçasına ağlıyordum. Gerçekten kendimi ne hale soktum, nasıl bir insanı hayatıma soktum, kendimden nefret ettim tekrar ve tekrar. 

Tuna'ya hak etmediği şekilde gereğinden fazla açıldım, ona benimle konuşabilme hakkı verdim. Herkese susarken ona konuştum. Bana bunlardan yüz bularak böyle söyleyebiliyor. Demek ki neymiş, artık o aptal sevgili rolümüz dışında onunla asla ve asla muhatap olmamam gerekliymiş, bu evde de aptal gibi daha fazla kalmayacağım. Göz yaşlarımı ellerimin tersiyle sildim bir hışımla yanaklarımdan. Hızlıca kalkıp dolabımı açtım. Bavulumu çıkarıp elime gelen tüm kıyafetlerimi tıkmaya başladım içine. Benim için önemli olan her şeyi koyduktan sonra fermuarını çektim. Yatağımın üzerinden telefonumu alıp kapının kilidini açtım ve çıktım odamdan. Merdivenlerden elimdeki ağır bavulla nasıl o kadar hızlı indim bilmiyorum. 

ALAZ |aron piper|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin