gerçekler bazen acı, çoğu zaman yaralayıcı.

51 6 2
                                    

Hızlıca geri çektim kendimi.Şok olmuş gözlerim üzerinde gezerken zar zor konuştum.

"S-sen..sen bana neler hissettirdin, neler yaşattın farkında mısın?! Nasıl bir duruma soktun beni, ailemden koptum ben,sırtını döndü bana hepsi!" göz yaşlarım akarken ancak bu cümleler çıkabildi ağzımdan sitemle.

"Onların cidden ailen olduğunu mu düşünüyorsun? Sana inanmadılar bile. İlk yaptıkları iş seni bu okuldan almak oldu. Seni bir yük olarak görüyorlarmış farkında değil misin, bu kadar mı aptalsın? Ayrıca eğer sana gerçeği bildiğimi söyleseydim bu şekilde Alara'nın canını yakamayacaktım. Onun canının yanması için önce senin canının yanması gerekiyordu. Şu an o dahil bütün okulun elinde az önce seni öptüğüm anların fotoğrafı var. Canını daha fazla yakamazdım, sadece kendime aşık etmem gerekiyordu ve senin sayende süreç muhteşem şekilde hızlandı." gevşek gevşek gülerek konuştuğu her şeyin sonunda daha ,ok dehşete düştüm. Önce ailem hakkında söyledikleri, daha sonra aslında Alara'ya olan nefretinin itirafı.

Dayanamadım. Hayatımda kimseye atmadığım bir tokat attım suratına. Suratı yana düştüğünde bir süre bekledi. Yanağını tutarak yavaşça bana çevirdi suratını.
"Senin de o aptal kuzeninden bir farkın yok. Benimle fark edildiğin gibi, bensiz de yok olacaksın." göz yaşlarım hiç durmadan akıyordu suratımdan. O konuştukça daha çok akıyordu. Kalbim sanki milyonlarca parçaya ayrılıyordu o konuştukça. Her seferinde daha çok canım yanıyordu. Bunları ciddiye almamam gerekirken şu an nasıl bu kadar canım acıyor anlamıyorum.

"Hiç bir zaman fark edilmek istemedim. Kendimi bildim bileli zaten yok olmayı diledim. Sensizliğe can attığımın farkına bile değilsin, yazık. Senin gibi birini kim sever? Zaten hiç öğrenememişsin sevgiyi, bu saatten sonra öğrenemezsin de. O ailem olduklarını düşündüğüm için yargıladığın insanlar bana sevgiyi öğretti en azından. Hiçlikten başka bir şey değilsin." tüm nefretimle kustum bu cümleleri gözünün içine baka baka. Söylediklerim suratını bambaşka bir hale çevirdi. Gözlerindeki acıyı hissettim.

"İstediğin kadar can yakıp zevk alabilirsin, istediğin kadar insanla oynayabilirsin kukla gibi, hayallerimle oynayabilirsin, umutlarımla oynayabilirsin, zaaflarımdan vurabilirsin. Bu sana istediğin kadar zevk versin. Seni kimse sevmeyecek, sen sevmekte sevilmekte nedir asla bilmeyeceksin. Bir gün ölürsen," işaret parmağımla sertçe kalbine bastırdım, "şu donmuş kalbin öldürecek seni."
Hızlıca arkamı döndüm ve gittim. Paramparça olarak, canım kanaya kanaya gittim.

Çaresizce çaldığım kapı açılsın diye bir umut bekledim. Açan yoktu. Ağlamaktan akan burnumu çektim içime, arkamı döndüm. 2 adım attıktan sonra kapının açılma sesiyle hızlıca döndüm. Doruk şaşkınlıkla ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerime bakıyordu.
"Azra?"
Hıçkıra hıçkıra ağlayarak koşturdum ve kollarımı boynuna sardım.
"Özür dilerim, bu sefer yalnız başıma atlatamayacaktım."

Elime sıcak kahveyi uzattığında teşekkür ederek aldım.
"Tuna'nın ne kadar acımasız olduğunu biliyordum, ama sana bunları yapmamalıydı. Bunu sen hak etmiyordun."
"Kim hak ediyordu?" yutkundu. Başka tarafa baktı hızlıca.
"Kimse,  kimse hak etmez." anlamamıştım. Tuna'nın Alara'ya duyduğu nefreti de anlamamıştım. Neyse ne Tuna'yı ne de Alara'yı aklımın ucundan bile geçirmek istemiyordum artık.
"Senin de aranı bozdum Tuna'yla. Bok gibi hissediyorum kendimi." dedim elimdeki kahve bardağını masaya üzüntüyle bırakırken.
"Ya saçmalama Azra," uzandı ve ellerimi tuttu, "bizim aramızı sen bozmadın, başka bir şeyden dolayı, sadece sen üstüne denk geldin gibi oldu. Tuna'ya ayılıp bayılmıyordum hiç bir zaman ayrıca. Sadece kuzenini seçemiyorsun işte." dedi son cümlesine gülerek. Bende güldüm hafifçe.
"Kesinlikle, katılıyorum." bir saat kadar en azından kafamı dağıtacak kadar hoş bir sohbet ettik. Daha sonra benim için ayrılan yatak odasına geçtim. Doruk sağ olsun bana Doğa'nın pijamalarından vermişti. Güzel bir duş alıp pijamalarımı giydikten sonra ruhumun ve bedenimin yorgunluğu eşliğinde kendimi yatağa attım. Tavanı izlerken sanki Tuna'nın sesi kulağımın içindeymiş gibi sürekli bugün söylediklerini tekrarlıyordu. Onu ciddiye almamam gerektiğini bile bile nasıl bu kadar canım yanmıştı söylediklerine? Her neyse. Uyumak her şeyin ilacıdır.

ALAZ |aron piper|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin