13'

59 16 18
                                    

Güneş yeryüzüne saçılmış, bunaltıcı bir hava sunuyordu canlılara. Kuşlar suya kafalarını daldırırken, kediler serinlemek için gölgelik yerler arıyordu kendilerine. Her şey bir döngü içerisindeydi. Öyle ki kedinin kuşu avlayacak keyfi yoktu. Serinlemekle meşguldü.

O gün Feza dışarı çıkmamış, odasında boşluktan yararlanarak telefonuyla ilgileniyordu. Feza'ca 'boş yapmak' diyebiliriz.

Arada boş yapmak lazım, diye geçirdi içinden. Dolu olan kafasını boşaltmak istiyordu.

Sahi düşünceleri kovanın içine koyup döksek, akıp gitse olmaz mıydı?

Feza güldü kendi kendine. Sıkıntılı nefes verip yatağından doğruldu. Sevmiyordu. Boş boş durmak zevk vermiyordu ona.

Ah pardon, boş yapmak.

Sosyal medya hesabından çıkıp rehbere girdi. Parmağı 'Süpürge Saçlı' kişisine gittiğinde hızla telefonun ekranını kapatıp kenara koydu. Efşan ile konuşmaktan çekiniyordu. Sanki konuşsa yanlış bir harekette bulunacak ve onu kaybedecek hissi onu bırakmıyordu.

Bir keresinde içinden gelerek alnından öptüğünde araları açılmıştı. Defne gibi görmüştü onu. Ne bilsin işte, mutlu etmek ve yanında olduğunu hissettirmek istemişti. Sonuç hüsran olsa da sonra yine barışmışlardı.

Hiç küsemezlerdi ki birbirlerine. Feza için Efşan çok değerliydi.

Çocukluğuydu onun en başta. Ondan ayrı geçirdiği bir günü bile olmamıştı. Olmasını da istemiyordu. Kimse olmasa da olurdu. Efşan yeterdi ona.

"Bilmiyorum." dedi iç çekerek Feza. "Neden Efşan'ı aklıma getirdiğimde gülemiyorum? Neden duygunlaşıyorum? Ben... Ben onu seviyor muyum?"

İçini kemiren düşünceleri sesli söylemek onu bir nebze de olsa rahatlatmış, ancak tekrar kısır döngüye sokmuştu onu. Bu hızlanan kalp niyeydi?

Sonra aklına babası geldi. Haklı olabilir miydi?

"Ben Efşan'ı seviyorum."

Ve şimdi başlamıştı her şey. Görünmez olma yolculuğu şimdi başlıyordu işte.

...

Efşan, derin nefes alıp verdikten sonra zile bastı. Annesi kek için yumurta almaya, Gülbin annesine yollamıştı. Kendini tuhaf hissediyordu. Bağlamaya üşendiği kabarık, süpürge saçını karıştırıp yerinde dikleşti. Aklı karmakarışık ve doluydu.

Kapı aralandığında gördüğü kişiyle mutluluktan havalara uçabilirdi. Defne, karşısında duruyordu. Ondan isteyip evine geçebilirdi. Böylelikle Feza'ya görünmez ve stres yapmış olmazdı. Rahat nefes verdi.

"Hoş geldin yengecim, canımcım."

Defne, Efşan'ın elinden tutup onu içeriye sokmak isterken Efşan kendini geri çekti. Feza'ya görünmek istemiyordu.

"Hoş buldum fıstığım!" dedi heyecanla Efşan. Defne kadar olmasa da uğraşmıştı. "Ben geçmeyim içeriye. Yumurta almak için gelmiştim. Evde kalmamış."

Omuzlarını düşürdü, Defne. Abisine göstermek istiyordu müstakbel yengesini. Çünkü saçları ile çok güzel ve tatlı duruyordu. Abisinin deyişiyle tam süpürge saçlıydı. Ama abisinin süpürge saçlısı...

"İçeriye geç, al yenge. Yabancı gibi durma." dedi umursamazca görünerek. Yengesini ikna etmek zordu böyle konularda. Defne de kendince taktik geliştirmişti.

"Üç yumurta, istiyorum Defne. Evde işlerimiz var hem."

Evet, işleri vardı. Annesi kek yaparken, evin tozunu alacaktı Efşan. İş, iştir. Öyle değil mi?

GÖRÜNMEZ KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin