7'

92 23 41
                                    

EFŞAN'

Mağaranın önüne geldiğimizde gözlerimi etrafta gezdirdim. Bisikletim bıraktığımız yerdeydi. Yanaklarım gitgide kasılırken kulağımın dibindeki sesle sıçradım. Feza!

"Ayaklarını kaldır, Efşan."

Ayaklarımı iyice yere sabitleyip çatılı kaşlarımla başımı arka tarafa çevirdim. Şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Gözlerini sıkıca kapatıp açtıktan sonra yerinde dikleşti. Ben neye kızacaktım?

"Efşan, bisikleti sürmem için ayağını kaldırman gerek."

Aklıma gelenle yanaklarım yanmaya başladı. Hiçbir şey olmamış gibi yerimde dikleşip ayaklarımı kaldırdım.

"Bir daha buraya oturursam bana Efşan demesinler. Şu bisikletinin arkasına oturacak yer yapsana!"

Bisikletin pedallarını çevirmeye başladı. Gülüyordu.

"Herkesin kendi bisikleti var. Bir daha binmezsin, olur biter. Yine binersen de sıkıntı yok. Süpürge saçlı, deriz olur biter."

Gözlerimi devirdim. Bisikletimin önüne geldiğimizde frenledi. Yerimden kalktığımda bir engelle karşılaştım.

"Feza çek kolunu!"

Bisikletinin kolunu bırakmamıştı. Geçemiyorum şurda!

"Seni kırdım mı?"

Sözleri üzerine duraksadım.

"Feza saçma sapan konuşma. Ağzımın tadıyla kavga edemeyecek miyim seninle ya!"

Kolunu çektiğinde bisikletime doğru ilerledim. Hemen bisikletime bindim. Yanına doğru ilerlerken kızarmış gözleriyle karşılaştım. Yanaklarından yaşlar süzülüyordu. Feza...

"Biraz oturalım mı?"

Başımı salladım. Ah Feza...

...

"Aziz babam bize şeker alırdı."

Yerinde kıpırdanıp başını bana doğru çevirdi. Saçını okşamaya devam ettim. Gülümsüyordu.

"Elmalı şeker yerdik."

Aklıma gelenle gülmeye başladım. Bana katılmıştı.

"Saçına şeker yapıştırmıştım." dedim gülüşlerim arasından.

"Babam saçımı sıfıra vurmuştu. Dalga konusu olmuştum ama güzeldi o günler."

Gülümsüyorum. Saçlarını okşamaya devam ederken durgun gelen sesiyle gözlerimi gözlerine çevirdim.

"Efşan..."

Beklentiyle ona bakarken devam etti konuşmasına.

"Bir gün birini seversen ilk bana söyle, olur mu?"

Sözlerine anlam veremezken elim hareketsiz kalmıştı.

"Seni kimse hak etmiyor. Evlenmesen olmaz mı?"

Güldüm.

"Feza neden böyle konuşuyorsun? Korkmaya başlıyorum. Doğru söyle bir yere falan mı gideceksin?" dedim tedirgince. Aklıma gelenle gülerek devam ettim.

"Merak etme, sen askerdeyken evlenmem. Düğünümde yanımda olacaksın sen. Hem nerden çıktı bu evlilik? Tövbe ya!"

Durgunca gözlerini gökyüzüne çevirdi.

"Feza ben bu aşk meselelerinden sıkıldım. Lütfen konuşmayalım artık. Biz birlikte bir şeyler yapacağız hem. En iyisi hiç evlenmeyelim. Ben eşinin kıskançlık triplerini çekemem. Baksana annemgile... Bizi yakıştırıyorlar. Sen de fark etmişsindir."

Güldü. Gözlerini bana doğru çevirip konuşmaya başladı.

"Babam da öyle. Bu gidişle evlenmeyiz merak etme. Biz bize kalırız."

Güldük. Devam etti.

"İçim rahatladı ya. Senin üzülmeni istemiyorum, Efşan. Bu aşk meselelerini bir daha açılmamak üzere kapatıyorum."

Gülümsüyorum.

"Benim de içim rahatladı. Şaşkın kafan yavaş yavaş yerine geliyor ha... Ben de açılmayan meseleyi kapatamayacağıma göre... İşte gözümüzün önüne bakalım."

"Bakalım."

Yüzündeki gülümseme eşliğinde dizlerimden kalktı. Başını bana doğru çevirdi. O an içimdeki mutlulukla kollarımı ona sardım. Kollarını bana sarmıştı.

"Ben senin sadece arkadaşın değilim, abinim de."

Ondan ayrıldığımda alnıma yaklaşıp öptü. Gülümsüyordu. Gülümsüyorum.

GÖRÜNMEZ KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin