3'

123 26 63
                                    

Yatsı ezanı yeryüzünü merhametle okşuyordu. Mahallenin köpekleri uğulduyor, çocuk, genç, yaşlıları sakin adımlarla camiye doğru ilerliyorlardı. Çocukların sabırsız ve heyecanlı hâlleri yüzlerde manidar bir gülümseme bırakıyordu. Bu sırada iki arkadaş apartmanın önüne gelmiş, kendi aralarında konuşuyordu.

"Efşan şimdi daha iyi misin?"

"İ-iyiyim Feza."

Feza, arkadaşının bitkin hâliyle içten içe canı sıkılmıştı. Tam bakamasa da yüzünde ve ellerinde kan lekeleri vardı. Efşan onun için arkadaştan öteydi, kız kardeşi Defne'den ayırmıyordu onu.

Bisikletini kenara sabitleyip sırt çantasından ıslak mendili çıkardı. Elvan Teyzesinin telaşlanmasını istemezdi.

Feza, Efşan'ın karşısına geçip gözlerini kan lekelerinde oyalamamaya çalışarak yüzünü silmeye başladı. Efşan, Feza'nın bu hareketine içten içe mahcup olmuştu. Feza, arkadaşının yüzü gülsün diye keyifle konuştu.

"Bak ezan da okunuyor. Benim gibi arkadaşa sahip olduğun için dua et. Kimse sümüklü burnunu silmez."

Arkadaşının sözleri üzerine gözleri kocaman açılırken Feza gülüşleri arasından ıslak mendille Efşan'ın burnunu sıkarak sildi.

"Feza yarın okul çıkışı yanına geldiğimde hatırlat, omzuna iyi bi yerleştireceğim." dedi Efşan gözlerini kısarak. Elini kaldırmaya mecali yoktu. Feza keyifle gülmesine devam ediyordu. Bir ıslak mendili daha çıkartıp Efşan'ın ellerini silmeye başladı.

"Seni Aziz babama şikayet edeceğim." dedi durgunca Efşan. Bugün olanlarla canı sıkılmıştı. Feza elindeki kullanılmış ıslak mendillerini çöpe atıp üzerini çırpar gibi yaptı.

"Sen tasalanma Efşan hanım. Babama bizzat kendim olayları izah ederim-"

"Feza!"

Genç kızın eli ağrıyan başına gittiğinde genç adamın yüzündeki gülümseme solmuştu. Boğazını temizler gibi yapıp umursamaz ve ciddi bir tavırla konuştu.

"Bugün olanları anlatacak kadar şaşkın değilim."

Efşan, dolan gözlerini gizlemek için başını eğdi. Morali bozulmuş, kendini kötü hissediyordu.

"Başını bi kaldır." dedi Feza düz bir sesle. Efşan'ın bu kadar sessiz kalması hiç hayra alamet değildi.

Feza, arkadaşının yüzüne bakmak için eğilirken Efşan bıkkınca nefes verip konuştu.

"Başım ağrıyor. Ben eve gidiyorum, yarın erkenden dersim var zaten."

Genç kız teşekkür etmek için içinde savaş verirken alnında hissettiği sıcaklıkla nefesini tuttu. Feza yavaşça Efşan'dan ayrılıp gülümsedi. Genç kız, kocaman açtığı gözleriyle Feza'ya bakıyordu.

"Başım ağrıyor demedin mi? Yarına kalmadan geçer." dedi keyifle Feza. Efşan pembeleşmiş yanaklarıyla kaşlarını çatıp yumruk yaptığı eliyle genç adamın omzuna vurdu.

"Başım ağrıyor dedim şaşkın kafa! Bir daha o hareketi sakın tekrarlama!"

"Efşan yanlış anladın-"

Genç kız bir hışım apartmana girdi. Genç adamın boğazına yumru oturdu. Apartmanın dış kapısına takılı kaldı dolan gözleri. Böyle olsun istemezdi.

...

Feza apartmandan çıkıp bağladığı bisikletinin yanına geldi. Mağaraya gidecekti. Efşan'ın bisikletini teslim etmesi gerekti. Sabah görmemişti arkadaşını. Okula yürüyerek mi gitti diye düşünüp durmuştu.

Genç adam bisikletine binip pedallarını çevirmeye başladı. Etrafına bakarak ilerlerken duyduğu sesle frenlemek zorunda kaldı.

"Feza!"

Nefes nefese kalmış hâlde karşısına dikilmişti Efşan. Feza şaşkın gözlerle arkadaşına bakıyordu.

"Nereye gidiyorsun şaşkın kafa!"

"Efşan?"

Genç kız gözlerini devirip arkadaşını taklit etti.

"Feza?"

Efşan, Feza'nın şaşkın haline dayanamayıp gülmeye başladı. Genç adam karşılaştığı tuhaflıkla gözlerini sıkıca kapatıp açtığı sırada duyduğu sesle başını kaldırmıştı.

"Efşan abla?"

Defne koşar adım Efşan'ın yanına gelip kollarını beline sardı.

"Yaa sizi görmek çok güzel!"

İki arkadaşın anlamaz hâlde kaşları çatılırken  birbirlerine baktılar. Defne verdiği aşırı tepki ile dudağını ısırıp hiçbir şey olmamış gibi konuşmasına devam etti.

"Akşam bize gelsenize Efşan abla. Hem babam da seni soruyordu."

"Anneme söylerim, geliriz fıstık." dedi yüzündeki gülümsemesi ile Efşan. Feza'nın dünkü olanlardan sonra az da olsa içi rahatlamış, gülümsüyordu.

"Neyse ben gidiyorum. Görüşürüz akşam."

Defne koşar adım iki arkadaşın yanından ayrıldığında Efşan, derin nefes alıp verdikten sonra konuşmaya başladı. Feza dikkatle arkadaşına bakıyordu.

"Mağarada bir çıtırtı duydum. Sen baygındın. Bak Feza, o mağarada bir şey var. Sadece bir defa gelmedi o ses. Sanki içerde bir şey var. Ne olduğunu bilmiyorum ama-"

"Efşan havalar soğuyor. Sokaktaki kedi, köpekler mağaraya sığınmış olabilir. Onlar ses çıkarmıştır."

Efşan düşünceli hâlde mırıldandı.

"Sanmam."

Feza yerinde dikleşip derin nefes alıp verdikten sonra konuşmaya başladı. Efşan'ın söyledikleri üzerine mağaraya gideceğini söyleyemezdi.

"Neyse... Benim küçük bir işim var. Akşam görüşürüz."

Efşan, arkadaşının sözleri üzerine hızla başını kaldırdı. Mağaraya gidip bisikleti alacağını tahmin ediyordu. Bu sebeple koşa koşa yanına gelmişti.

"Akşama ne kadar kaldı şurda. Ne işiymiş o?"

Genç kız, arkadaşının konuşmasına fırsat vermeden devam etti.

"Hem ben sana bir şey diyeceğim."

Feza beklentili hâlde Efşan'ın düşünceli ifadesine doğrulttu gözlerini.

"Ben dün sana çok kırıldım." deyip kollarını bağladı genç kız. Feza duyduklarıyla kendini kötü hissetmişti.

"Efşan kötü bir niyetim yoktu. Ben Defne'ye de aynısı yapıyorum-"

"Benim alnımdan öpen bir babam olmadı, Feza. Defne'nin bir abisi ve babası var başı ağrıdığında alnından öpüp teselli verecek. Benim sadece annem var."

Efşan sızlayan burnuyla gözlerini kırpıştırıp devam etti konuşmasına. Genç adamın gözleri kızarmış, bakışlarını bir an olsun arkadaşından çekmiyordu.

"Ben sana teşekkür edecektim... Ben kendimi tuhaf hissettim, Feza. Özür dilerim. Yine arkadaşız değil mi?" dedi beklentili bakışları arasında gülümseyerek. Feza gözlerini kırpıştırıp gülümsedi. İki arkadaş birbirlerine sarıldığında Feza keyifle konuştu. Ve Efşan'ın kulakları sağır edecek sesi...

"Süpürge saçlım..."

"Feza!"

GÖRÜNMEZ KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin