0.1

15 2 3
                                    




Medya " Mor ve Ötesi - Bir Derdim Var (Cover)

İyi okumalarr

***

Gözlerimi açtığımda istemsizce telefona giden elimle telefonu alıp ekranına tıkladım. Açıldığı gibi gözlerim saatle buluştu.

Saat 08.28'di ve alarm çalmadan iki dakika önce uyandığım için kafamı tekrar yastığa koyup zorla açık tuttuğum gözlerimi kapadım.

Bir dakika 08.28 mi? 08.08 olması lazımdı.

Sıfırı iki olarak görmüş olma dileğiyle korkarak da olsa gözlerimi açtım ve saate baktım.

08.28

Hayır, hayır. Ben daha uykumu alamamıştım ki!

Sinirle telefonu yatağa geri koyup banyoya geçtim. Fazla oyalanmadan rutin işlerimi halledip okul formamı giydim. Toplanmamış yatağımın üstünden telefonumu aldım ve sırt çantamı takıp evden çıktım.

Evimizden yaklaşık yedi dakika yürüme mesafesinde olan metro istasyonuna gittim. Ben hızla yürüyen merdivenlerden aşağı inerken metro yaklaşıyordu.

Her zamanki gibi kalabalık olduğunu bildiğim metronun kapıları açılınca içeriden bir yığın insan çıkarken içeri girmeye çalışan insanları bekledim. Kapı kapanmadan hemen önce kendimi metroya attım.

Dört durak sonra ineceğim için ayakta durmayı sorun etmiyordum. Bana göre tanımadığım insanlarla temas etmek daha büyük bir sorundu ve imkansız olduğu halde bu durumu yaşamamak için elimden geleni yapıyordum.

Kendi durağım geldiğinde zaten kapıya yakın olduğum için kapı açıldığı gibi metrodan çıktım. Yürüyen merdivenleri adımlayarak çıktım ve elimdeki telefonu açıp saate baktım.

08.53

Adımlarımı hızlandırıp dört dakikalık bir mesafe yürüdüm ve okul görüş alanıma girdi.

Birkaç adım sonra güvenlikten geçip okula girdiğimde duyduğum sesle başımı tanıdık sese doğru çevirdim.

"Nis, ne bu acele bebeğim? Yoksa biri seni mi kovalıyor?" dedi ve dalga geçer gibi geldiğim yöne baktı.

Yanlarına gittiğimde elimde kafasına vuracak bir şey olmadığını fark edip iki saniye üzüntümü içimde yaşadıktan sonra birkaç kişinin demesi üzerine günaydın dedim. Bakışlarım tekrar Aras'a döndü.

"Gülme. Derse geç kalıyordum." dedim nefes nefese.

"Sana kötü bir haberim var. Derse geç kalsan da kalmasan da bir şey fark etmiyor. Zaten edebiyatçı yoklamayı dersin sonunda alıyor." dedi Ezgi.

Zaten yerimde duruyordum ama bu sözü üzerine olduğum yere çivilenmiş ve bir daha hareket edemeyecekmiş gibi hissettim.

"Ne dedin sen? Bir daha söyle." Gözlerim dehşetle Ezgi'ye döndüğünde dediği şeyi gülen yüzüyle yineledi.

"Bugün pazartesi ve ilk dersimiz edebiyat bebeğim." Kulaklarımın yanlış duymadığından emin olduktan sonra gelen ağlama isteğimi bastırdım.

"İnsan alıştıra alıştıra söyler değil mi? Ecel terleri döktüm gelene kadar. Hiç mi acıman yok?" dedim kendimi toparladığımda.

Çantamı yere koyup çimlere oturduğum gibi zilin sesini duydum. Yorulmuştum. Okula hiç bu kadar hızlı geldiğimi hatırlamıyordum ve bu bir hiç uğrunaydı.

"Harika görünüyorsun." diye takılan Berk'e sadece yandan bir bakış atmakla yetindim.

Her zaman olduğumdan daha da berbat bir halde göründüğümü biliyordum. Birkaç gecedir neredeyse hiç uyumamıştım ve her ne kadar sabah aynada bir kere bile kendime bakmasam da sadece gözlerime bakan birinin bile kötü olduğumu anlayabileceği kadar kötü göründüğümü biliyordum.

SeninleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin