-29-

215 28 17
                                    


Sıkıntıyla iç geçirdim.

Bir gün bunun olacağını biliyordum. Minseok'un bu kadar uzun zaman sessiz kalacağına, gerçekten hiçbir şey yapmadan duracağına zaten inanmıyordum. Eninde sonunda bir şey yapacaktı ama hiç bu kadar açık bir şekilde meydan okuyacağını düşünmemiştim. Özellikle de bugün. Chanyeol'un taç giyme törenini mahvedeceğini düşünmemiştim.

Kapıların ya da pencerelerin kilitli olmasını çok da umursamıyordum. Sihirle kolayca açabilirdim, biliyordum. Gözüm sadece elinde parlayan hançerdeydi. Bu hançer Vanessa'nındı. Son zamanlarda çok fazla yalnız başına dışarı çıktığından kendini koruması için bu hançeri ona ben vermiştim. Şimdi Minseok onu nasıl bulmuştu ve nasıl kullanmayı düşünüyordu, bunu anlamaya çalışıyordum. Beni öldürmeye mi çalışacaktı? Amacı bu muydu? Onu engelleyebileceğimi biliyordu. Birkaç saniye içinde elindeki bıçağı yok edebilirdim ya da direkt sihrimle başka bir yere gidebilirdim.

Tam bugün, bu saatte işini bitirebilirdim. Elindeki hançeri ona karşı kullanabilirdim ama... Bunu yapmayı hiç istemiyordum. Sadece bizden uzak dursun istiyordum o kadar.

"Ne yaptığını zannediyorsun sen?" Hem gülerek hem de alaycı bir şekilde sordum ve üzerine yürüdüm. "Beni mi öldüreceksin yani?" Yüzünde hala o sakin ifadesini ve gülüşünü koruyordu. Bakışlarını gözlerimin içine dikti.

"Hayır." dedi. "Tabii ki seni öldürmeyeceğim ama biraz canın yanacak. Yapacak bir şey yok."

"Canım mı yanacak?" Bir an için gülmemi tutamadım. "Sen mi canımı yakacaksın yani?"

"Bir de sana aptal dediğimde bana kızıyorsun. Gerçekten istediğim her şeyi yapabileceğimi göremiyor musun?" Aptal değildim ama onun törenin olduğu gün, şehrin ve ordunun yarısı kapıdayken, üstelik güpegündüz beni yaralamayacağını ya da öldüremeyeceğini biliyordum. Zaten az sonra ikimizi de aramaya çıkarlardı.

"Aylardır saraydasın, beraberiz, bugünü mü bekledin gerçekten?"

"Evet. " dedi hiç tereddüt etmeden. Boştaki elini cebine attı ve cep saatine bakıp yeniden bana döndü. "Biraz acelem var. Konuşarak vakit kaybedemem." Derin bir nefes aldım ve elindeki hançeri sihrimle yok etmeye çalıştım ama o da benim gibi sihirle tuttuğu için bir işe yaramadı. Elindekini sihirsiz almam zordu ama başarabilirdim.

Hançeri bir anda bana savurduğunda hızla çekildim. Sihrimle kaçmaya çalıştım ama kaçamadım. Üzerime yürümeye ve hançerini savurmaya devam ederken kendimi savunacak bir şey aradım. Arkamdaki sehpanın üzerindeki vazoyu elime aldım. Hızlı adımlarla odanın içinde ondan kaçarken ne olduğunu anlayamadığım bir an hançer sağ bileğimin üstünden dirseğime kadar çizdi. Kolum olmasaydı muhtemelen şuan hançeri göğsümü boydan boya yarmış, beni öldürmüş olurdu.

"Ah! Cidden canımı sıkıyorsun." Üzerime gelmeye ve hançeri savurmaya devam ederken kaçmaya devam ettim. Kaçarken hala sihir yapıyordum. Bu şekilde üzerime gelmeye devam ederken vazo ile hamle yapmaya çalışırsam muhtemelen ondan daha yavaş kalacağım için bu sefer daha kötü yaralanabilirdim. En iyisi buradan kaçmaktı ama ne kendi sihrimle çıkabiliyordum ne de kapılar, pencereler sihirle açılıyordu. Sihrim hiçbir işe yaramıyordu.

En sonunda ufak bir boşluğunu yakaladığımda vazoyu kafasına geçirdim. Bir an için sersemlediğinde elindeki hançeri almaya çalıştım ama hançeri sıkı sıkı tutuyordu. Keskin ucu tutarak elinden çekmeye çalıştım. Elimi kesmesine, canımın yanmasına aldırmadan sıkı sıkı tuttuğu bıçağı almaya çalıştım, eli biraz gevşediği için alabilirim zannediyordum. Boştaki elimle yüzüne bir yumruk atmaya çalıştım, daha da sersemlesin diye uğraştım ama boşunaydı. Yumruk attığım elim daha çok acırken beni geriye itti ve sıkıca tuttuğum bıçak zaten kesilmiş olan elim yüzünden kaydı ve kapıya doğru sendeledim.

☄️☄️save me |chanbaek|☄️☄️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin