7. BÖLÜM:Cannor'un dediği şey için geri çekildim. Cannor'un elide havada kalmıştı. Yanağımı okşaması zaten bende geriyodu.
"Annene ne oldu Cannor?" dedim. Havadaki elini tutarak. Cevap vermeyince bu sefer ben onun yanağı okşadım.
"Bana güvenebilirsin Cannor" dedim. Güvenli bir şekilde. Deniz sesleri ve kuşların sesleri dışında başka bir ses duymuyordum.
Ne insanların, ne de Canor'un.
Cannor geri çekilerek arkasını döndü. Yere doğru baktığımda Cannor'un ayakabılarını çıkarmış olduğunu gördüm ve pontolonun paçalarının ıslanmış olduğunu.
"Cannor sana sesleniyorum" dedim yine. Çok merak ediyordum annesine ne olduğuna.
"Seni eve götürmem gerek" diyerek oturduğumuz yere gitti. Ben öylece yerimde duruyordum. Her zaman beni takmayan insanlara sinir olmuştum. Şimdide Cannor'a sinir oluyordum. O söylemesede ben bi şekilde öğrenirdim.
Yerden ayakabılarımı elime alarak Cannor'un yanına gittim. Cannor'da elindeki ceketini yerden almış, sirkeliyordu.
"Neden gitmemiz gerek? Güzelce konuşuyorduk" dedim.
"Çok fazla konuşuyorsun" dedi.
İstemsiz olarak bende kaşlarımı çatım. "Bunu fark etmen çok iyi oldu. Senle tanıştığıma göre senin peşini kolay kolay bırakmam. Nede olsa senle arkadaş olucağım"dedim. Sonrada "tek arkadaşımsın" diye mırıldandım.
"Senle arkadaş olduğumuzu nerden çıkardın?" dedi.
Bende "değilmiyiz?" dedim.
"Sadece arkadaşız" diyerek güldü. Bende güldüm. Birlikte gülüyorduk. Gülüşü o kadar güzeldiki o sert suratı o güldüğünde yok oluyordu. Biz gülüyordukta gülüncek ne vardiki? ben o gülüyo diye gülmüştüm.
"Hadi gidelim" dedim. Ne kadarda gitmek istemesem de.
"Tamam" dedi. Ben ayakabılarımı giymeye başladım. O'da ceketini giyiyordu. İşlerimiz bitikten sonra Cadde'ye doğru yürümeye başladık.
Bir sürü insan türü vardı etrafta. Mutlu, mutsuz, normal, sıkıntılı, heyecanlı insanlar tuafıma giderdi. En tuafıma gidende yanımdaki Cannor'du. Nasıl o kadar sert bi o kadarda duygusal olabiliyordu anlamıyordum. Hem de hiç.
Cannor yanımda yürürken birden içimden onun elini tutmak gelsede bu çok yanlış bir hareket olurdu. O Mark'ın oğluydu. Keşke başka şartlar altında tanısaydım onu. Acaba beni ne olarak görüyordu. Ufff kendini topla Jess. Sen her zaman erkekleri garip yaratık olarak görüyordun. Cannor'da öyle hem sevimsiz hem de garip yaratıktı.
"Sana ne oldu Jess? ne marıldanıyorsun özürlü gibi?"
Cannor'a dönerek "sensin özürlü. Hem sevimsiz, hem de garip yaratık ne olacak"
Cannor sinirlenip "sevimsiz tamam. Garip yaratıkta nerden çıktı?" dedi. Tıslayarak.
Lanet... lanet olsun. Ama o'da bana özürlü dedi.
"Hepsi bana özürlü dediğin için" dedim. Cannor'a baktığımda sanki sabır istermiş gibi yukarı bakıyordu.
Karşı Cadde'ye geçeceğimiz sırada, kaldırımdan indiğimizde birden elimi tutu.
"Neden tutuyorsun elimi" diyi verdim. Cannor yürümeye başladığı sırada benide sürüklüyordu. Sürükleme esnasında elbisemin etek bölgesi açılıyordu.
"Daha 16 yaşındasın Jess. Abin olarak elini tutmam gerekiyor" dedi.
"Ne abisi?" diyerek Cannor'a çıkıştım. Herhalde o benim onun hakında ne düşündüğümü bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JUST A DREAM #Wattys2015
Teen Fiction"Her şey bir rüya olamaz!. Her şey gerçekti,böyle olmamalıydı.Ben değişmiş,aşık olmuştum. O beni değirli hissetiriyordu.Beni gerçekleştiriyordu. Hissediyordum,onu kalbimde hissediyordum.Dokunuşları, öpüşü,sevgisini hissediyordum. Beni ben yapan oydu...