10. BÖLÜM:Korkuyorum. Neden korktuğumuda bilmiyordum. Lucy'nin intihar ettiğini düşünürken, asıl cinayette kurban gittiğini öğrenmemden mi korkuyordum? Bilmiyordum.
Cannor arabadan indiğinde direk bana baktı.
"İçeri girmecekmisin?" dedi. O kalın siyah kaşlarını çatarak.
"Gireceğim" diyerek, hafif adımlarla karakolun giriş kapısına doğru yürümeye başladım.
Cannor bana yetişip o kaslı kolunu omzuma attı.
"Rengin attı Jess" dedi. Bu sırada da karakolun giriş kapısından içeri girdik.
"Öyle mi?" diyip, kestirip attım. Şu an hiçde kendime bakacak durumda değildim.
"Nerdeler?" dedi, Cannor annemi kast ederek.
"Bende bilmiyorum" dedim. "Bak Büro Amiri orada ona soralım" diyerek, elimle Büro Amirini gösterdim.
"Tamam, gel. Soralım" diyip Büro Amirin olduğu yere gittik.
Adam masasında oturmuş, elinde siyah dosyada makale okuyordu. Adam bizi karşısında görünce, "buyrun gençler" dedi.
Ben boğazımı temizleyip, "şey... biz Lucy denen kızın cinayet olayı için gelmiştik" dedim. Ne kadar saçma bir konuşma yaptım ama. Kendinden iğrenircesine yüzümü buruşturdum.
Adam gözlüğünü çıkartıp dosyaların olduğu yığıntının üzerine koydu.
"Baş Komser odasındalar" dedi. Sert bir o kadarda disiplinli görünen tavrıyla.
Cannor omuzlarımdan tutup yönümü değiştirince o'da Büro Amirine "teşekkürler" diyip o bölümden çıktık.
"Ne kadar da soğuktu"
Cannor adamın tavrına takınarak "o bir polis. Ne sandın"
"Gerçektende mi? Bilmiyordum ya" dedim dalga geçermesine.
"Dalga geçmeyi bırakta Baş Komserin odası nerede?"
Şu an, Büro Amirin olduğu bölümden çıkmıştık tam Danışmanın önünde duruyorduk.
"Şu kadına sorsana" dedim.
"Bencede" diyerek kadının yanına gitti. Kadın orada herhalde hademeydi. Cannor kadınla konuştuktan sonra yanıma geldi.
"Kalidorun başındaki ilk oda" diyerek yürümeye başladı.
Gerçekten de hayat çok garipti. Kım bilebilirdiki böyle olucağını?
"Hey, beni bekle" diyerek Cannor'a yetiştim.
"Jess burası Baş komserin odasımı?" dediğinde kapının yanındaki baş komser tabelayı göşterdi.
"Sence ?" dedim. Ama gerçekten de odanın kapısı garip duruyordu.
Normalde Baş Komserin odaları dekoratif olurdu ama bu oda tam zıtıydı.
"Neyse Jess" dedi Cannor. Elini omzuma koyarak güven verircesine sıktı.
"Ben burada bekliyeceğim. Ve sen güçlü olup bu odaya gireceksin" dedi, o en sevdiğim emin bakışlarıyla.
"Gerçekten çok korkuyorum" dedim, inleyerek. "Ya o cinayette kurban gittiyse?"
"Herşeyi düşünmen benim çok hoşuma gidiyor. Her ihtimali düşüne biliyorsun" diyerek beni kapıya doğru çevirdi. Galiba bu adam beni çevirmeyi çok seviyordu.
"Şimdi giriceğim odaya sen bekle" dedim. Kendimden emin durmaya çalışarak. Sadece çalıştım galiba pek başarılı olamadım.
Cannor o muhteşem gülümsemesiyle "bekliyorum" dedi. Duvara yaslanarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JUST A DREAM #Wattys2015
Teen Fiction"Her şey bir rüya olamaz!. Her şey gerçekti,böyle olmamalıydı.Ben değişmiş,aşık olmuştum. O beni değirli hissetiriyordu.Beni gerçekleştiriyordu. Hissediyordum,onu kalbimde hissediyordum.Dokunuşları, öpüşü,sevgisini hissediyordum. Beni ben yapan oydu...