9. BÖLÜM:
Dünya benim için durmuştu.
"Ta-tamam. Geliyorum" diyerek telefonunu kapatım. Sanki damarlarımdaki kan akışı durmuş gibiydi.
Cannor halimi gördüğünde banktan kalkarak yanıma geldi.
Tam karşımda durarak, "Jess, bir şeymi oldu?"
Cannor'un sorduğu soru karşısında sadece sustum. Çünkü konuşamıyordum. Yutkunamıyordum bile.
Nasıl bir cinayet olayı olabilirdi ki. Lucy'nin yanında sadece ben vardım.
"Jess!" diye bağırdı Cannor.
Bende bağırmanın etkisiyle, "ne?" diye bağırdım.
Cannor aynı ses tonuyla "ne oldu sana?","Seni arayan kimdi?" diyerek ardı ardına sorular sormaya başladı.
Cevaplamak istemiyordum. Bu yüzden yüzümü çevirdim. Cannor buna sinirlendiği için yüzümü eline alarak kendi yüzüne çevirtirdi. Bunun yüzünden Cannor'la yüz yüze geldik.
Hadi dermişçesine kafasını salladı.
"Cannor arıyan annem" dedim, dudaklarını ısırarak.
"Hemen karakola gitmeniz lazım" dedikten sonra acele acele hareketler sergiliyordum. "Hadi Cannor"
"Hey, hey senlik bir durum mu var?" diyerek hareket eden kolarımı iki eliyle tutu.
"Lucy, Cannor" dedim. Titrek sesimle.
"Ölümünden cinayetten şüpeleniyorlar. Ya Cannor, ya öylese" diyerek göz yaşlarım yine yerinde durmadı.
Cannor ilk ten şaşırmış ama sonradan hemen kendini toparlamıştı.
"Hemen gideceğiz ama ilk önce babamdan arabayı almaya gidelim. Öyle olursa kolay gideriz"
"Tamam" dedikten sonra, Cannor cebindeki telefonu çıkartıp taksi durağını aradı ve bir tane taksi istedi.
Cannor bana dönüp, "anayola çıkalım. Taksi bizi orda bekliyor olacak" dedikten sonra ikimiz de anayola yürümeye başladık.
2 dakika sessizce yürüdükten sonra anayola geldik. Bizi taksi karşı kaldırımda bekliyordu. Hemen karşıya geçerek taksiye bindik. Bu sefer Cannor arka tarafa yani benim yanıma oturmuştu. Normalde olsa hep öne otururdu.
Ben kafamı cama yaşarken Cannor'da şoföre Mark'ın iş yerini tarif ediyordu.
Kendimi o kadar kötü hissesiyordumki, beynimde tarif edilemez bir şekilde zonkluyordu.
Cannor bunu fark etmiş olacakki, "kafanı benim omzuma koyabilirsin" dedi. Bende kafamı Cannor'un omzuna koydum.
"Teşekkür ederim" dedim.
Cannor şaşırmış olacaktı ilk önce affaladı.
"Ne demek" dedi. Sonrada,"hem sen benden niye teşekkür ettin ?"
"Herşey için. Sen Olmasaydın bu iki gün boyunca yanlız kalacaktım"
Cannor saçlarımı okşuyarak "Bunları düşünmemelisin" dedikten sonra ikimiz de susmuştuk.
5 dakika sonra Mark'ın iş yerine geldik. Ben taksiden inerken, Cannor'da soföre ücretini ödüyordu.
Taksiden indiğimde önüme kocaman bir Holding vardı. Holding'in üstünde gümüş yazılarla 'The Gold' yazıyordu.
Cannor yanıma geldiğinde kolunu omzuna atı.
"Hadi içeri gidelim" dediğinde ikimizde The Gold Holding'e doğru yürümeye başladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JUST A DREAM #Wattys2015
Teen Fiction"Her şey bir rüya olamaz!. Her şey gerçekti,böyle olmamalıydı.Ben değişmiş,aşık olmuştum. O beni değirli hissetiriyordu.Beni gerçekleştiriyordu. Hissediyordum,onu kalbimde hissediyordum.Dokunuşları, öpüşü,sevgisini hissediyordum. Beni ben yapan oydu...