Hepimizin hayatı gökkuşağı kadar renkli değil. Değil mi? Ya da bir yağmur bulutu kadar siyah da değil. Mutlu olduğumuz anlar, ağladığımız, güldüğümüz... Bazen kendinizi tanıyamadığınız anlar oluyor mu? Ya da her şeyden, herkesten nefret ettiğiniz anlar... Her şeyden önce tanışalım.Ben Arya, 17 yaşındayım. Henüz lise 4. Sınıfım. Mezuniyetime az kaldı, yakında üniversite öğrencisi olacağım. Şimdi buraya gelip sizlere dert anlatmayacağım. Dertli bir hayatım yok. Ama çok mu mutluyum? Hayır, değilim. Yinede öyle içler acısı bir hayatım yok. Yalnızca herkes de olduğu gibi bazı şeyler var . Örneğin annem babam ayrı. Bu psikoloji gerçekten çok kötü. Sonuçta annenizde babanızda ayrı olabilir ama medenice. Benimkiler köpek gibi tartışıyorlardı. Ama ben böyle mutluyum. Annem ile yaşıyorum. Babamın nerelerde sürttüğünü bilmiyorum. Onunla ilgili hiçbir şey bilmiyorum, bilmekte istemiyorum.
Ha birde Asil var tabii. Ben mutsuzken yüzümü güldürebilen, ağladığımda bile suratımda bir tebessüm belirmesini sağlayan tek insan diyebilirim. Sakın yanlış anlamayın! Sevgilim falan değil. O benim en iyi dostum. Onsuz bir hayat düşünemiyorum. Hatta bizimkisi dostluktan öte kardeşlik. Zamanımın büyük bir kısmını onunla geçiriyorum. Anaokulu'ndan beri tanışıyoruz. Yaklaşık 12-13 yıl civarı...
Onunla evlerimiz karşı karşıya, ama karşı karşıya derken hani böyle elimi camdan uzatsam oda uzatsa ellerimiz birbirine değer o derece yakın. Hatta bir keresinde gece gece kendime macera bulmuştum. Bizim camdan onların camında geçecektim ki iki binanın arasına düştüm. Olaylar olaylar!.. Geceyi hastanede geçirmiştim. Ne zaman aklıma gelse tüylerim diken diken oluyor.
Onunla her sabah okula beraber gidiyoruz. Onun sabrına hayranım çünkü her Allah'ın günü benim hazırlanmamı bekler. Valla bile bile erken geldiğini söylüyor. Bana erken çıkmayı öğretmek içinmiş. Ama ben yıllardır prensip olarak geç kalırım.
Bugün günlerden pazartesi yani okulun ilk günü. Pazartesi günlerinden ne kadar nefret ettiğimi söylememe gerek var mı? Bence de yok.
Sabah aptalca kafamın içinde zonklayan alarm ile uyanmıştım. Fakat sadece uyandım. Yataktan kalkmak için o kadar üşeniyorum ki anlatamam. Bir koala misali yorganıma yapışmış yatmaya devam ederken biricik annem içeriye geldi. Ah biricik annem sabah sabah yine geldi .
"Günaydın tatlım. Okulun ilk günü. Heyecanlısın değil mi?"
"Hadi ama anne. Bide soruyorsun. Zaten biliyorsun benim her sabah inanılmaz bir coşkuyla okula gittiğimi."deyip gözlerimi devirdim ve küçümser bakışlarımı anneme diktim.
"Hadi dünya güzelim giyin de git okuluna."dedi bir coşkuyla.
"Of madem bu kadar seviyorsun benim yerime sen de gidebilirsin. Liseli kızlar gibi zaten benim annem."dedim ve onun egosunu okşadım.
"Hadi be kızım. Asil'de gelmiş. Bekletme çocuğu."dedikten sonra cama doğru ilerledim. Asil'i görünce hiç şaşırmamıştım. Sonuçta yine aynı senaryo. Hızlı bir şekilde okul kıyafetlerimi giyidim. Ve saçımı düzleştirmeye başladım. Birkaç dakika sonra camdan bir ses geldi. Taş atmıştı. Camı açtım. Asil vardı.
"Ne var ?"
"Hadi gel, yarım saatir seni bekliyorum."
"Yalancı daha 10 dakika oldu."
"Off, tamam Arya hadi yavrum."
"Kusura bakma ama ben kızım ve hazırlanmam uzun sürer."deyip dudağımı büzdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadaşlıktan Öte
Teen FictionGerçek dostluk ve gerçek aşk,araya mesafeler bile girse büyümeye devam eder. Peki biz hangisiyiz ? Gerçek dost mu ? Gerçek aşık mı ?