21.Bölüm-Tedirginlik

251 19 2
                                    

Yavaşça gözlerimi açtığımda bembeyaz tavanla karşı karşıya geldim. Etrafıma baktığımda odamda olduğumu fark ettim. Buraya ne zaman gelmiştik? Odamda, yatağımın üzerinde ne arıyordum?

Birkaç dakika sonra odama annem girdi. Beni uyanık görünce suratına sahte bir gülümseme yerleştirdi.

"Uyandın demek."dedi tebessüm ederek. Neler oluyordu?

"Anne ben... Biz ne zaman eve geldik?"

"Hiçbir şey hatırlamıyor musun?"dedi tek kaşını kaldırarak.

"Anlamıyorum, anne. Daha açık konuşur musun?"dedim. Ne olmuştu?

"Sen, sen biz alışveriş yaparken kabinde kıyafetini değiştirdin hani. Daha sonra senin yanına geldiğimde kabinde baygındın. Tansiyonun düştü herhalde. Sonra da taksiyle eve geldik."

Ne? Ne diyordu? Nasıl?

"Bir dakika... Ben taksiye bindiğimizde falan baygın mıydım?"dedim şaşkınlıkla. Neler olmuştu? Kafam allak bullak olmuştu.

"Evet. Yani korktum ama korkulacak bir şey yokmuş. Orada bir adam vardı. Seni bayılırken görmüş ve kafanı falan bir yere çarpmadığını söyledi. Zaten sağ olsun kucağında taşıyıp taksiye bindirdi seni. Yardım etti. Yardımsever bir genç işte... Böyleleri bu devirde zor bulunur."dedikten sonra bana göz kıptı.

"Haa bu arada! Üzerindeki beyaz elbiseyi çıkartamadım ve onu almak zorunda kaldım. Balo kıyafetin bu olsun. Başka bir elbise daha alamayız. Zaten pahalıydı."

Üzerime baktığımda son denediğim beyaz elbisenin üzerimde olduğunu gördüm. Neler söylüyordu böyle? Hangi ara olmuştu bunlar ve ben neden hatırlamıyordum? Tek hatırladığım şey...

O adam... O çocuk vardı. Kuzey! Bana elbisenin yakıştığını söylemişti ve gerisini hatırlamıyordum. Beni bu elbiseyle kim taşımıştı? Hem de alışveriş merkezinde. O kadar insan içerisinde.

Utanıp yanımdaki yastığı aldım ve yüzüme gömdüm. O kadar insan içinde...

"Kim o? Kim beni kucağında taşıdı? Oradaki çalışanlardan biri mi?"

"Ne bileyim kızım. Böyle yeşil gözleri vardı. Yalnızca onu hatırlıyorum. Aman! Bu mu yani önemli olan? Önemli olan senin sağlığın... İyi misin?"dedi ve saçlarımı okşadı.

Şok olmuştum. Nasıl yani? Beni taksiye bindiren, kucağında taşıyan adam peşimdeki sapığım mıydı? Şaka gibi!

"Ben iyiyim. Biraz daha dinlenmek istiyorum."dedim ve annem kafasını 'tamam' der gibi salladı ve kapıyı kapatıp odadan çıktı.

Yataktan yavaşça kalkıp karşımdaki boy aynasına baktım. Elbiseye bakıyordum. Birden aklıma Kuzey'in mağaza da peşimden geldiği aklıma gelmişti. Resmen sapığım beni kucağında taşıyıp beni taksiye bindirmişti. Bir de bu yetmezmiş gibi annemin gönlünü kazanmıştı.

Kafamdaki düşünceleri kovup kafamı iki yana salladım. Sandalyemin üzerindeki eşofmanlarımı alıp üzerime giyindikten sonra tekrar yatağımın üzerine kıvranarak uykuya dalmaya çalıştım.

Olmuyordu! Düşünmeden edemiyordum. Gözlerimi açıp saate baktığımda saatin yedi buçuk olduğunu gördüm.

Olanları birine anlatmalıydım. Ama anneme değil. Ne bileyim. Böyle şeyleri ailelere söylemek çok zor bir şeydi. O yüzden başka birine... Asil'e söylemem gerekiyordu.

Komidinimin üzerinde duran telefonumu alıp Asil'in numarasını tuşladıktan sonra telefonu kulağıma götürdüm. Birkaç defa çalıştan sonra telefonu açmıştı.

"Alo, Asil. Ne haber?"

"İyi işte. Ne oldu? Yine ne var? Bir şeye ihtiyacın olmadan kolay kolay aramazsın beni."

"Off kes saçmalamayı! Konuşmamız gerek."

"Bir saniye! Randevu defterime bakmalıyım. Boş zamanım var mı diye."Yine saçma sapan zırvalıyordu.

"Şakanın sırası değil. Cidden! Acilen bir şey anlatmam gerek."

"Peki. Ev boş, bize gel istersen."

"Geliyorum."dedikten sonra telefonu kapattım ve yatağımdan kalktım. Hızlı adımlarla odamdan çıkıp dış kapıya yöneldim.

"Asillere gidiyorum. Telefonumu almadım. Asil'i ararsın."diye bağırarak annemi bilgilendirdikten sonra kapıyı kapatıp evden çıktım ve Asillerin kapısının önüne geldim. Geldiğimi hissedercesine anında kapıyı açtı. Karşımda durduğunda hiç beklemeden ona sarıldım. Sarılmayı özlemiştim.

"Heyy. İyi misin sen?"

"Bilmiyorum."diye cevapladıktan sonra yavaşça kollarımı üzerinden çektim. Ve yumuşak koltuklardan birine yöneldim. O da yanıma gelip oturdu ve anlatmamı bekleyen gözlerle bana bakmaya başladı.

"Hadi. Anlat."

Gözlerimde adeta akmayı bekleyen yaşları tutamadım ve istemsizce ağlamaya başladım.

"Arya! Neler oluyor? Anlatsana!"dedi endişeli bir ses tonuyla.

"Peşimde bir sapık var."dediğimde gözlerini kocaman büyüttü ve suratıma bakmaya devam etti.

"Ne diyorsun sen, Arya? Ne sapığı?"

"Anladın işte. Gölgem gibi peşimde dolaşan bir sapığım var."dedim yaşlarımın arasından.

"Kim lan o?"birden ses tonunu yükseltmişti. Sinirlenmişti. Tabi ki sinirlenecekti. Bunu normal bir şey gibi mi karşılayacaktı?

"Kuzey. Hani şu barda benimle dans eden."dedim. Ne tepki vereceğini cidden bilmiyordum. Ellerini saçlarının arasından geçirdi ve tekrar suratıma bakmaya devam etti. Daha sonra bir küfür mırıldadı ve çok net duydum.

"Ne zamandır? Sen nerden biliyorsun?"dedi sinirle.

"Bardan çıktığımız zamandan beri her an beni takip ettiğini söyledi."

"Lan bir de onunla karşı karşıya gelip konuştunuz mu?"dedi oturduğu yerden kalkarak.

"Ya hayır. Ormanda. Senin bana dondurma getirdiğin zaman hani ben çok korkmuştum. İşte o gelmişti. Ve bana..."dediğimde yaşlarım daha hızlı akmaya başladı.

"Sana ne?"dedi öfkeyle. Şuan ne kadar bağırdığının farkında olmamalıydı.

"Sen gelmesen bana kötü bir şey yapacaktı."dediğimde olduğu yerde donup kaldı. Gözlerini fal taşı gibi açmıştı. Daha sonra büyük bir sinirle kafasını kaldırdı ve ardı ardına küfürleri sıraladı. Hatta şuan ondan hiç duymadığım küfürleri ediyordu.

"Lan! Bana neden söylemedin?"diye bağırdı. Kıpkırmızı olmuştu.

"S-söyleyemedim. Cesaretim yetmedi. Neye uğradığımı şaşırmıştım."dedim güçsüz çıkan sesimle. "Bugün annemle alışverişe gittik. Orada da karşıma çıktı. Daha sonra ben bayılmışım ve beni kucağında taşımış."

"Si**ceğim onu! O şerefsizi bulup si**ceğim!!" O kadar sinirlenmişti ki ağzından çıkanı kulağı duymuyordu resmen! Asil kolay kolay küfür etmezdi.

Daha sonra içeriye gidip montunu aldı ve yanıma gelip montunu giyindi. "Öldüreceğim onu!"dedikten sonra kapıya yöneldi. Hemen koltuktan kalkıp yanına gittim ve kolunu tuttum.

"Saçmalama. Hiçbir şey yapmayacaksın!"

"Ne istiyorsun lan? Böyle elim kolum bağlı oturup sana tecavüz etmesini mi bekleyeyim?"dedi bağırarak. Suratı cidden kıpkırmızı olmuştu.

"Ya lütfen Asil! Onu döv diye demedim. Sadece artık birine anlatmam gerekiyordu. Lütfen zarar verme! Kara işlere bulaşma! Hem nerden bulacaksın onu?"

"Madem seni takip ediyor. Çok uzaklarda olamaz. Bırak kolumu Arya! Bak sana zarar vermek istemiyorum. Canını yakacağım. Bırak kolumu!" Aslında bir çırpıda benden kurtulacağını ikimizde biliyorduk ama canımı yakmak istemiyordu. En sonunda kolumu sıkarak beni kendinden uzaklaştırdı.

"Sen eve git. Onu öldürmeyeceğim. Sadece biraz canını yakacağım o kadar."


Arkadaşlıktan ÖteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin