Kalbimin ritmi hızlanmaya başlamıştı. Bu Kuzey'di. Kuzey mi? Kuzey burada ne arıyordu? Bu ağaç evi ve benim burada olduğumu nereden biliyordu. O an ki korkuyla çığlığı basıverdim. Kalbim resmen ağzımda atıyordu.
***
Korkudan ne yapacağımı bilmeyerek kendimi geri attım. O da tırmanıp ağaç evin içerisine girdi.
"S-sen burada ne yapıyorsun?"dedim korkak ve titrek çıkan sesimle.
"A-a! Yoksa benden korktun mu? Biz arkadaştık."dedi tek kaşını kaldırarak.
"Ne arkadaşı? Arkadaş falan değiliz. İki konuştuk diye arkadaş mı oluyoruz?"
"O gün öyle demiyordun ama? Dans ederken çok memnundun. Tabi o aptal arkadaşın gelmeseydi..."dedi ağaç evin tahtasına yaslanarak. "Burası da güzel bir yermiş."
"Sen burayı nerden biliyorsun? Benim burada olduğumu ?"dedim şaşkınlıkla. Neler dönüyor burada ya?
"Ah tatlım, o günden beri seni, sizi takip ediyorum. Çok geziyorsun, bebeğim. Biraz evde otur."diyerek aptalca gülümsemesini suratına yerleştirdi.
"Sapık mısın be?"dedim bağırarak.
"Bilmem, belki."diyerek yavaşça yaklaşmaya başladı. Zaten olduğumuz yer dardı. Gidecek yerim yoktu. Yerle burası arasında oldukça yükseklik vardı. Şimdi, kapana sıkıştığımı hissediyordum.
"Yaklaşma!"diyerek bağırdım. Ama dinlemeden yavaş adımlarla yaklaşıyordu. "Yaklaşma dedim!" diyerek olduğum yerden kıpırdayıp ağaç evin kapısına ilerledim. Ani bir hamle ile kollarımdan tutup beni duvara-tahta ama duvar görevindeki duvara- yapıştırdı. Kollarıyla iki yanıma geçememem için bir hamle yaptı. Aramızdaki mesafeyi kapatıyordu. Kaçmaya çalışsam da güçlü ve kaslı kollarından biri benim kolumu tutuyordu.
"Beni büyülüyorsun. Çok güzelsin. Yine o geceki gibi dans edelim mi?"diye sordu. Şaşkınlıkla ağızım aralanmıştı. Çaresizdim. Lanet olası Asil nerede kalmıştı? Ona çabuk olmasını söylemiştim. Aptal!
Yüzünü gittikçe benim yüzüme yaklaştırıyordu ki yüzüne tükürdüm. Başka ne yapabilirdim ki? Ani bir refleks ile kollarını benden çekti ve elini suratına götürdü. O anda fırsattan istifade hemen kapıdan çıkıp ağaç kavuğundan yapılmış merdivenleri inmeye başladım.
Son basamağı da indikten sonra çamurlu ve yaprak dolu toprakta koşmaya başladım ki belimi bir kol kavradı. Dönüp baktığımda yine Kuzey'in suratıyla karşılaştım.
"Bak kızım! Ben iyi zıplarım ve yüksekten korkmam. Ayrıca o hareketi bir daha yaparsan fena bozuşuruz."dedi tehtitkar bir ifadeyle. Belimi gittikçe daha fazla sıkıyordu.
"İmdat!"son heceyi uzatarak avazım çıktığı kadar bağırdım. Boğazımın yandığını çığlık atmamdan sonra fark etmiştim. Daha sonra çok uzaktan bir ses geldi. Bu ses Asil'e aitti. Adımı haykırıyordu. Sonunda gelmişti aptal!
Kuzey ağzını kulağımın yanına getirdi. Ürpermiştim. Daha sonra fısıldamaya başladı.
"Seni izliyor olacağım ,bebeğim. Tekrar görüşeceğiz. O zaman istediğimi senden alacağım."dedi ve belimi sıkıca tutan ellerini üzerimden çekerek hızlıca koşmaya başladı.
Olduğum yerde istemsizce titremeye başladım. Kendimi halsiz hissediyordum. Az önce ne olmuştu öyle? Az kalsın bana...
Nefes nefese bir halde koşarak Asil geldi.
"Arya? Arya ne oldu?" dedi. Elindeki poşetleri ağacın kenarına fırlatıp başımı iki elinin arasına aldı.
"Ne bu hal? Rengin solmuş. Ve titriyorsun. Terlemişsin de. Ne oldu Arya?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arkadaşlıktan Öte
Teen FictionGerçek dostluk ve gerçek aşk,araya mesafeler bile girse büyümeye devam eder. Peki biz hangisiyiz ? Gerçek dost mu ? Gerçek aşık mı ?