14.Bölüm- Tek Taş Bar

383 26 7
                                    


"Peki barıştık. Gel buraya şapşik."dedim ve ona sarıldım. Bu sarılış bana tüm acımı unutturmuştu. Kendimi güvende hissetmiştim. Asil mis gibi dostluk kokuyordu. Ve ben bu kokuyu çok seviyorum.

-

Bir elim Asil'in omzunda koridorda geziyorduk. Sonunda barışmıştık. Ve sahiden de bu durum beni biraz da olsun mutlu etmişti.

"Biliyor musun Arya? Karanlıkta gördüğüm en aydınlık insansın."dedi gözlerime bakarak. Neden böyle düşündüğüne anlam veremedim. Çünkü Asil'in karanlık bir hayatı yoktu. O yaşamayı seven biriydi. Ve bir erkekti. Erkekler özgür olurlar.

"Sende öyle."dedim gülerek. Asil gerçekten de insanın her zaman yanında olmasını isteyebileceği dostlardandı. İnsan her zaman kendini yalnız hissettiğinde yanında bir dost ister. İşte ben bu dosta sahiptim.

"Ya Asil bugün bizim ağaç evimize gidelim mi? Hem uzun zaman oldu. Özlemiştir bizi."deyip gülümsedim.

"Olabilir. Gidelim."dedi ve sınıfımıza doğru ilerledik.

Canımız sıkkınken ikimizin ağaç evine gider, orada stres atardık. İkimizin dememin sebebi ise o ağaç ev harabe bir tahta kutu gibiydi. Orayı biz yaptık. Güzelleştirdik. Mesela orası dışarıdan hala cansız görünür ama içerisine girdiğinizde kendinizi harika hissedersiniz. İçerisini pastel boyalarla dilediğimiz gibi boyamıştık. Yağlı boya da vardı. Saçma sapan amatör resimler çizerdik. İçerisinde uyku tulumu da vardı. Bazen ailemizden sıkılınca beraber orada uyurduk. Tabi ki o bir kenarda ben bir kenarda. Ama her zaman da annelerimiz bizi bulurdu. Mesela bir keresinde stres atmak için birkaç kutu ketçap alıp birbirimize dilediğimiz gibi sıkardık. Daha sonra bizim bahçenin çeşmesinde bir güzel temizlenirdik ve öyle eve giderdik. Evet, küçük bir yerdi. Ama içi müthişti. Her zaman ağaç evim olsun isterdim ve bu hayalimi Asil'le gerçekleştirmiştik. Bir ağaç evimiz vardı.

Kafamda anılar canlanırken sınıfa gelmiştik bile. Kolumu Asil'in omzundan çekip sırama oturdum. O da arka tarafa geçti. Önümde oturan Canberk'in yanında ise Emre vardı. Neden buraya geçmişti ki? Gülüşerek bir şeyler konuşuyorlardı. Şeytanı dinlemek istemiyordum. Hayır, dinlemeyeceğim. Ama maalesef ki merakıma yenik düştüm ve kulağımı onların konuşmalarına verdim.

"Yok lan, Umut'un Ezgi'yle birlikte planı varmış. Kim bilir ne yapacak kıza? İt!"dedi Canberk. Ve Emre ve ikisi gülmeye başladı.

"Tamam ama Savaş gelsin bak. Gezegen'i de çağır. Bizim sınıftan bizim ekibi çağır işte. Ben uğraşamam."dedi Emre. Neyden bahsediyorlardı acaba? Bir yerde toplanacaklardı ama nerede?

"Tamam oğlum. Söyleyeceğim. Ee peki bizim Nazlı'yı çağırıyım mı?"dedi Canberk. Evet, bu Emre'yi seven ve bana dalaşan Nazlı'ydı.

"Bilmiyorum. Ya da çağır ya. Kim bilir belki de eğlence katar. Anladın sen."deyip elini yumruk yapıp Canberk'in omzuna vurdu Emre. Allah Allah ne planlıyor bunlar?

"Tamam o zaman akşam sekizde Tek Taş Barda görüşürüz kardeşim."dedi Canberk. Ve Emre kalkıp tekrar sırasına geçti. Tek Taş Bar mı? Haa bu bizim aşağıdaki Tek Taş Bar. Ne yani orada mı buluşacaklar? Neyin kutlaması ki bu? Neden kendi ekibini topluyor? Acaba ben de mi gitsem?

Aklımı binlerce soru vardı. Aklımı kemiriyorlardı. Yine kararsız kalmıştım. Ben yine derin düşüncelere dalmışken içeriye Fizik hocası girdi. Ahh merhaba sıkıcı geçen 45 dakika!

***

Dersin bitmesine son 1 dakika kala hoca eşyalarını toplamaya başladı.

"Dediğim gibi söylediğim şeyleri getirin. Getirmeyeni sınıfa almam ona göre."dedi hoca. Ardından zil çaldı. Zilin çalmasıyla birlikte sınıftakiler paldır küldür sınıftan çıktılar. Ben kitaplarımı çantama koyarken Asil yanıma geldi.

Arkadaşlıktan ÖteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin