---♡---Büyücü müsünüz bayım?
Şayet bakışlarınızın etkisini öyle derinden hissediyorum ki
O an bildiğim tek şey gözleriniz oluyor
Harelerinizin renginden çıkacak resimleri çiziyorum kalbimin kanatlarına
Yoksa göğsümü delip geçen kalbimi kanatsız mı sandınız?
Sizi görene kadar ben de bilmiyordum
Ama şimdi bildiğim her zerre sizden ibaret
Kendinizi onurla karşılayın
Zira herkes şiirlerle sevilmeyi hak etmezSevdikçe, daha çok sevdikçe, sevgisizliğin yaralarını kapatmaya çalıştıkça şiirlerim benim yerime konuşuyordu. Kendimi zorlamıyordum yazmak için. Ona bakarken dizeleri bana hediye eder gibi, sözlerinden kelimeleri emanet almak gibi. Bazen sadece ufacık bir bakışma...
Önümdeki abi kahve siparişini verirken yerimde duramıyordum. Aklımda söyleyeceklerimi tekrar edip dururken bakışı ile her şeyi unutacağım kesindi. Dün gece sahilde yaşadıklarımızın izini tenime kazımışken bugün yapacağım benim için satırlarını çizdiği o kitabı almaktı. Kitabın içinde çizilmiş birkaç satır bazen sadece sizin için konuşurdu.
Dün çizdiği satırları okurken birbirimizle konuştuğumuz gibi.
"Hoşgeldiniz hanımefendi." Dedi beni görür görmez. Birkaç adımla önümdeki boşluğu doldurdum. Şimdi ona daha yakındım. Kokusu kahve kokusundan daha baskındı. "Ne alırdınız?"
"Merhaba." Dedim tebessüm ederek sanki başka bir şey mümkünmüş gibi. "Kitap istiyorum." Bakışları değişirken ciddileşir gibi yaptım. "Duyduğuma göre elinizde bolca varmış." Bacaklarımda hissettiğim soğukluk yavaşça tüm vücuduma yayılmaya başlamıştı. Gözlerine baktım, her hareketini izledim.
Ellerini tezgaha koyup öne doğru eğildi. Şimdi daha yakındık. Yüzünde alaylı gülümsemesi ile dudaklarımı bile titretmeyi başarmıştı. O gerçekten sihirbaz olmalıydı.
"Size yanlış bilgi vermişler hanımefendi." Bakışları ile arkasını işaret etti. "Gördüğünüz gibi kahve ve tatlı satıyoruz. Tabii bizim tatlılarımız sizin kekleriniz kadar iddialı değil."
Sırttım kocaman. Cümlelerine iltifat sıkıştırmayı ihmal etmiyordu.
"Yanlış bilgilere inanmam beyefendi. Lütfen bana o kitabı verin." Kendimi tebrik ettim şayet böyle cesurca konuşmayı her zaman beceremiyordum. Dilim dönmüyordu, saçmalıyordum. Ama şundan da emindim ki dün gece aramızda yıkılan duvarlar vardı, birbirimize yakınlaşmamızı sağlayan.
Ellerini tezgahtan çekerek geriledi. Yeşil gözleri hafifçe kısık, dalgalı saçları ona uyum sağlıyordu. Dudaklarına baktığımda renginin ne kadar güzel olduğunu düşündüm sadece.
"Kitapları sever misiniz?" Gözleri sadece gözlerimdeydi.
"Severim." Yutkundum sanki boğazıma takılan kelimeler varmış gibi. "O yüzden lütfen bana o kitabı verin. Martin Eden kitabında olduğu gibi çizdiğiniz tüm satırları okumak istiyorum."
"Hayır." Omuzlarını silktiğinde gülüyordu. "Size kitap vermeyeceğim, inatlaşmayın."
"Sizi şikayet edeceğim patronunuza." Yerimde hareket ettiğimde aslında dediklerimin mümkün olmadığı apaçık ortadaydı. "Kitap vermemek büyük bir suç."
"Tehdit öyle mi?" Başını salladı gülüşü daha da büyürken. "Hoşuma gitti." Dalga geçiyordu benimle.
"Her şey hoşunuza gidiyor belli ki." Burun kıvırarak konuştuğumda aslında ne kadar da kırılmıştım. Beni ciddiye almıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seviyorsan Fısılda
Roman pour Adolescents❧ çünkü o şiirlerin içindeki sevgiliydi aşkı hak edenlere ithaf edilmiştir