"Görüşmeyeli uzun zaman oldu Matthew. Nasılsın?"
Odanın krem rengi duvarları ile uyumlu açık kahverengi masaya dirseklerini yaslayarak dik oturan kırklı yaşlarındaki adam, samimi bir gülümseme ile karşısındaki sandalyede dalgın bir şekilde oturan genç adama seslendi. Matthew şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırıp dikkatini elinden geldiğince ona seslenen adama yöneltti. Üzerindeki ütülü gömleği vücuduna tam oturmuş ve ona yakışmıştı. Büyük numaralı olduğu her halinden belli kalın saplı gözlükleri burun kemerinin biraz aşağısına kaymıştı. Gözlerindeki her şeyin farkında olduğunu belli eden bakışlarına dudaklarındaki minik gülümseme eşlik ediyordu. Onun yanında olmak aynı anda hem resmi hem de sıcak hissettiriyordu.
Odası sadeydi. Dikkat dağıtıcı renkler ve dekor ürünleri kullanmamıştı. Masası düzenliydi. Kalemleri metal kalemliğin içinde, büyüklü küçüklü not kağıtları bilgisayarın yanında, yarısı dolu kahve fincanı sağ taraftaydı. Bir de üzerinde yana yatık harflerle üç kelime işlenmiş küçük bir plaka. Adamın adı ve soyadını süsleyen o ilk kelime. Psikiyatr...
Matthew ona ilgiyle bakan gözlere sakince karşılık verdi. "Nasıl olmalıyım?"
Psikiyatr yüzündeki tebessümü bozmadı. "Amacımız senin iyi olmana yardımcı olmak Matthew. Bunu sen de biliyorsun. Şimdi burada senin için varız. Son beş yıldır olduğumuz gibi. Sen istediğin sürece senin elinden tutmaya hazırım. Ama sen de benim elimi bırakmamalısın Matthew."
Matthew duydukları ile dejavu olduğunu hissetti. Sanki bu anı daha önce yaşamıştı. Doğru ya! Yaşamıştı zaten. Karşısındaki her şeyin farkında olan adam demişti az önce. Beş yıl yaşanmıştı bunlar. Peki neden hala devam ediyordu?
Psikiyatr karşı sandalyede oturan delikanlının yine düşüncelerde boğulduğunu görebiliyordu. Bir kez daha ona ulaşamadığını fark ederek yumuşak bir iç çekip arkasına yaslandı. Olmuyordu. Beş yılını vermişti bu genç için. Birlikte neler neler denemişlerdi. Ama olmuyordu. Her seferinde başa dönüyor, her şeye sil baştan başlanıyordu. Karşısındaki bu gencecik hasarlı ruh için elinden bir şey gelmediğini görerek bir kez daha hüzünlenmişti psikiyatr. Biliyordu işe duygular katılmamalıydı ama bu güzel gencin göz göre göre yok oluşuna şahit olurken kendisini profesyonelce soyutlayamıyordu.
Burnunun ucuna düşen gözlüğünü işaret parmağı ile iterek gözlerine yaklaştırdı. Derin bir soluk alıp verdi. Bir kez daha kendi benliğini bile unutan bu kırgın gence gerçeği anlatmak için hazırlandı.
"Matthew buraya neden ve niçin geldiğini hatırlıyor musun?"
Gençten sadece donuk bir göz kırpış kazandı.
"Seni buraya ablan getirdi. Birkaç haftadır randevuları aksatıyordun. Sevdiklerin senin garip davrandığını, senin için endişelenmeye başladıklarını söylediler."
Matthew kafasındaki donukluğa eklenen hafif baş ağrısı ile kafasını yavaşça kucağına doğru eğdi. Psikiyatr beklediği tepkileri almaya başladığını görünce konuşmasına aynı ciddiyetle devam etti.
"Ablan ilaçlarını içmediğini söyledi. Başlarda unutuyormuşsun ve o sana yardımcı oluyormuş. Ama sonra bilerek içmeyi bırakmışsın. Birkaç kez seni ilacını lavaboya ya da çöpe tükürürken görmüş. Onu kandırdığını söyleyerek bana hayal kırıklığını dile getirdi. Peki Matthew asıl kandırılan kişi kim? Ablan mı? Ben mi? Yoksa en başından beri sen mi?"
Matthew saniye saniye artan baş ağrısına karşı çenesini sıktı. Tek elini yavaşça şakağına bastırdı.
"Peki Grant ismi sana bir yerden tanıdık geliyor mu Matthew? Ablan birkaç kez uykunda sayıklarken duymuş seni. Son zamanlarda sık sık sesli olarak da dile getirmişsin. Grant kim? Yeni bir arkadaş mı?"
Matthew duyduğu isimle kafasını hızla kaldırıp karşısındaki keskin bakışlar ile buluştu. Beynindeki onca boşluk içindeki belirgin tek şey oydu. Unutmadığı, unutamadığı tek şey...
Psikiyatr ufak bir tebessümle başını omzuna eğdi. "Grant nasıl biri Matthew? Bana onu tarif eder misin lütfen?"
Matthew yutkunarak kuruyan boğazını ıslattı. "Simsiyah saçları, karanlık iki sonsuz delik gibi gözüken koyu kahverengi gözleri, ince ve uzun bir vücudu, esmer tenini kaplayan onlarca dövmesi var."
Psikiyatr gözlerindeki hüzün tebessümüne de yansıyarak karşısındaki gence bakmaya devam etti. Tekrar konuşmak için ağzını açtığında sesi artık yenilgiyle kısık çıkmıştı.
"Matthew lütfen başını sola çevirir misin?"
Genç durduk yere kendisinden istenen şeye anlam veremeyerek kaşlarını çattı. Ama içinde merak eden bir yanı da ona söyleneni yapmaya zorlamıştı. Bakışlarını yavaşça soluna çevirdi. Krem rengi duvarın üstünde doğa resimlerinin olduğu tablolar vardı. Tabloların ortasında orta boy lekesiz bir ayna...
Genç kafası karışık çatık kaşlı yansımayla bakıştı. Koyu kahverengiler onu delip geçiyordu sanki. Kulağına psikiyatrın sesi iliştiğinde zaten bildiği ama uzun süredir inatla kabullenmediği gerçekleri söylüyordu ona.
"O sensin Matthew. Grant zaten sensin."
Selam😊. Kafalar çorba oldu mu bilmiyorum artık ama merak etmeyin bir sonraki bölüm her şeyi açıklayıp sona geliyoruz🤭. Umarım beğenirsiniz. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere❤️.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Control Me - MewGulf 🔞
FanfictionToplum yüzlerce, binlerce hatta milyonlarca çeşit insanı içinde barındıran bir karmaşadır. İyiler vardır, bir de kötüler. Yalancılar, caniler, katiller, dolandırıcılar... Ve yardımseverler, iyi kalpliler, barışcıllar, ahlaklılar... Öte yandan hiçbir...