8. Tutsak

207 12 15
                                    

Grant rahatsız olduğunu ve bu gece sahneye çıkamayacağını söylemek için mekanın sahibi ile konuşmaya gitti. Matthew da benzer bir bahane ile arkadaşlarından kurtulması gerektiğini biliyordu. Hepsinin yayılarak oturduğu masaya yöneldi. Dakikalar içinde neredeyse hepsi kör kütük sarhoş olmuşlardı. Matthew aralarından en ayık olanı gözüne kestirip yanaştı.

"Paul ben kendimi iyi hissetmiyorum. Eve geçeceğim. Siz istiyorsanız takılmaya devam edin."

Paul'un gözleri endişeyle kısıldı. Göz çevresi alkolün etkisiyle kırmızıydı ama hareketlerinden henüz fazla sarhoş olmadığı anlaşılıyordu.
"Dostum sorun ne? Çok mu kötüsün. Seni eve bırakalım."

Matthew sakince elini Paul'un omzuna koyup sıvazladı.
"Önemli bir şeyim yok. Gürültü biraz başımı ağrıttı. Siz eğlencenize bakın ben kendim dönerim. Hem bu aptalları kaldırıp götürmek daha zor olacak."

Matthew gözleriyle koltuklara sereserpe yayılmış, gülmekten kıpkırmızı kesilmiş sarhoş arkadaşlarını işaret etti. Paul ona hak vererek diğerlerinin sefil haline göz devirdi.
"Dikkatli git. Oraya vardığında mesaj atmayı unutma."

Matthew yüzünü buruşturup göz devirirken sesini inceltip Paul ile dalga geçti.
"Tamam anne!"

Matthew arkasını dönüp çıkışa giderken Paul şakayla popusuna bir şaplak indirdi.
"Gerzek adam!"

Mekanın içinde çalan şarkı boğuk bir gürültü olarak arkasında kaldığında Matthew çoktan dış kapıdan kendini serin gece esintisine bırakmıştı. Duvarın dibindeki uzun karanlık silüetin yanına süzüldü sessizce. Grant ona yaklaşan adamı gördüğünde yarısı içilmiş sigarasını yere atıp ayağının ucuyla söndürdü. Son dumanını da Matthew'un suratına üflemeyi unutmamıştı.

Matthew sinsice sırıtırken çocuğun büzülen dudaklarına bakıp yutkundu. Bilinçsizce diğerine yaklaştığında Grant onu göğsünden tutup engelledi.
"Burada değil."

Matthew hızla esmer olanın elini tutup çekiştirirken heyecan ve gerginlikle yakındı.
"Lanet olası nereye gideceksek çabuk gidelim o zaman!"

Grant keyifle kahkaha attığında Matthew kulağını gıdıklayan ses ile sırıtarak yürümeye devam etti.

Grant'in yarı karanlık evine giriş yaptıklarında iki genç adam vakit kaybetmeden birbirlerine yapıştı. Dudaklar hırpalayıcı bir öpücük için savaşırken çoktan sivri dişlerin baskısına maruz kalıp kanamışlardı.

Kıyafetler bir bir yeri boyluyordu. Yatak odasına vardıklarında ikisinin de ayakları ve üst vücutları çıplaktı. Grant köşedeki dolabına doğru ilerlemeden önce alçak ama net bir sesle Matthew'u heyecanla titretti. "Tamamen soyun ve yatağa sırt üstü uzan."

Matthew ona emredileni zevkle yerine getirirken Grant dolabından aldığı şeylerle geri döndü. Elindekileri yatağın yanındaki komodine bırakırken Matthew'un anlık nefesi kesildi. Bir sonraki saniye iki kolu tutulmuş ve bileklerinden yukarı kaldırılarak yatağın başlığına bağlanmıştı. Esmer çocuk kelepçenin sıkıca kapandığından emin olduktan sonra sırıtarak geri çekildi.

Heyecanlı soluklar ile karnı içine çöken Matthew da arsız bakışlarını ve gülüşünü esmer çocuğa sunmaktan geri durmadı. Uç kısmı öncekine göre daha ince deri parçalarından oluşan küçük bir kırbaç Matthew'un kaslı göğsünde tüy gibi gezindi. Grant diğerinin henüz iyileşmemiş yaralarını bugün yeniden kanatacağını bilerek titrek bir iç çekti. Fermuarı açık pantolonu önünde oluşturduğu kabarıklık ile çoktan sertleştiğinin haberini veriyordu. Ama her şeyin bir sırası vardı. Önce yatağında yatan bu canavarın icabına bakmalıydı.

Deri kırbaç tatlı tatlı gezinirken aniden havayı kesen bir çınlama ile savruldu. Darbeye hazırlıksız yakalanan adam yattığı yerde çığlık attı. Başta ne olduğunu anlamamıştı ama göğüs kafesi dayanılmaz bir yanma hissiyle kavrulduğunda sonrasında gelen zevkten inlemesine hakim olamadı. Grant alttakinin cazibeli inleyişlerini dinlerken kontrolünü daha da kaybettiğini hissedebiliyordu. Vücudu hafiften titremeye başlamıştı ve sanki dakikalardır koşuyormuş gibi nefes nefese kalmıştı.

Sonraki saniye art arda inen darbelerin sesi doldurdu yarı karanlık odayı. Matthew acı ve zevkle ağlayıp bağırırken aynı anda daha fazlası için Grant'in aklını karıştırıyordu. Grant ne olduğunu anlayamıyordu. Kırbaç sallamaktan ter içinde kalmıştı. Önündeki adam sanki hiç acı çekmiyor gibi arsızca daha fazlasını istiyordu. Grant loş odada adamın göğsünü kaplayan kanın simsiyah olduğuna yemin edebilirdi. Canavarın kanı sanki zift gibi yoğun ve karaydı. İçindeki tüm zehir öylece damarlarından akıp Grant'in yatağını siyaha boyuyordu.

Grant kafası buğulu bir halde soluklanmaya çalışırken yataktaki adamın boğuk sesini işitti. Matthew'un bakışlarında bir şeyler vardı. Grant'i içine çeken ve aklını bulanıklaştıran bir şeyler.
"Hadi devam et... Ne istediğini biliyorsun... Al onu... İnkar etme... Kim olduğunu inkar etme..."

Matthew'un davetkar ve tehlikeli sesi, Grant'in beynini patlatacak kadar yüksek olan kan basıncı yüzünden kulaklarına boğuk geliyordu. Odası etrafında dönüyor, gözleri bulanıklık ve netlik arasında gidip geliyordu. Nasıl olduğunu bilmediği bir şekilde pantolonu ve iç çamaşırı belinden kayıp tok bir sesle zemine düşmüştü. Sonradan farkına vardığı bir sonraki şey ise çoktan yatağa tırmanıp adamın kasıklarına oturmuş olmasıydı.

Matthew'un akıl karıştıran kelimeler ile fısıldayan sesi Grant'in kulaklarında hala boğuktu. Adam tüm dolaşım sistemine karışıp Grant'i zehirlemiş gibiydi. Canavarın gerçekten kendini gösterdiğini hisseden Grant oturduğu yerde titredi. Bu iki bedenin sertleşmiş kısımlarının birbirine sürtünmesine neden oldu.

Hayal ve gerçekliğin sisli ve boğucu yoğunluğu içinde, Grant altındaki canavarın penisini kendi deliğine kaydırmıştı. İnleyerek boynunu geriye attı. Odasının duvarları kırmızı görünüyordu sanki. Ellerini dayadığı sert göğüsten süzülen kanlar ise simsiyahtı. Sürekli kulağının dibinde yankılanan Matthew'un cezbedici sesi Grant'i daha çok harekete geçiriyordu. Matthew'un kucağında oturup kalkarak kendini becerirken iradesini kontrol edemiyordu.

Elleri bağlı savunmasız bir halde altında yatan Matthew olmasına rağmen canavarın asıl tutsağı Grant olmuştu bu gece...

Control Me - MewGulf 🔞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin