5

390 36 24
                                    

Sebebi neydi bilmiyordum ama dakikalardır ayna karşısında kendimi izliyordum. Çoktan hazırlanmış, Jeongin'in gelmesini beklerken salona, çocukların yanına gitmek yerine odamda kalmayı tercih etmiştim. Ve hiçbir şey yapmıyor, yalnızca kendimi izliyordum.

Dün dalgalandırdığım siyah saçlarımı tepeden bir at kuyruğu yapmıştım. Ve bu şekilde bile kalçama kadar uzanıyordu. Saçlarımın fazlasıyla uzadığını inkar edemezdim ama saçlarımı kesmek, her daim benim için zor olmuştu. Minho'dan başkasının saçlarımı kesmesine izin vermezdim ve o yaparken bile kırk kere düşünüyor, sonunda kestirme kararı almama rağmen Minho'nun elinde makası görür görmez vazgeçiyordum. Minho da bazen korkularıma saygı duyuyor, bazen ise üstüne giderek saçlarımı kısaltıyordu. Ama asla çok kısa değildi saçlarım. Yaklaşık 10 yıldır belimden yukarıda görmemiştim saçlarımı.

Beyaz bir tenim vardı. Her ne kadar yazı sevsem de tenime iyi gelmediğini söyleyebilirdim. Maddi durumumuz dolayısıyla kendimi koruyamadığım için her sene havalar ısındığında günlerce acı çekerdim. Bir süre kıpkırmızı gezer sonra da biraz bile bronzlaşmadan eski halime dönerdim. Şu anda da sıcak günlerden birinde olduğumuz için kafama beyaz bir tenis şapkası takmıştım. Dışarıda çok durmayacağım için sorun yoktu ama yine de riske atmak istemiyordum. Zaten görüntüsünü de beğeniyordum.

Kendimi izlediğim sürenin sonunda karar vermiştim ki gayet özensiz ve sadeydim. Aslında tam olarak da öyle olmak istiyordum. Hem bu sıcakta tenime bir şey sürmek istemediğim için hem de evde vakit geçireceğimiz için yalnızca kirpiklerime maskara, dudaklarıma da parlatıcı sürmüştüm. Altımda kot şort, üzerimde ise mavi-beyaz çizgili kısa kollu bir tişört vardı. Beyaz çoraplarım ayak bileklerime kadar uzanıyordu ve ayağıma da yine beyaz spor ayakkabı giyecektim.

Sonunda telefonum Jeongin'in aşağıda olduğuna dair mesajıyla titrediğinde telefonumu da çantama attım ve derin bir nefes alıp odadan çıktım. Salondaki tüm kafalar bana döndüğünde ben de onlara kısa bir bakış atmış ve "Ben çıkıyorum." demiştim.

"Git ve eli boş dönme kızım!" dedi Hyunjin yumruklarını havaya kaldırıp bana tam destek verirken.

"Eli boş döner mi bilmiyorum da bu gece dönmez, onu biliyorum." dedi Chan göz kırparak. Evine gittiğimi bilen tek kişi oydu çünkü ben hazırlanırken odama gelmiş ve yanımda bulundurmam için bir miktar para vermişti bana.

Gözlerimi devirdim ve ona cevap vermemeyi tercih ettim. Ardından kapıya doğru giderek arkama bakmadan elimi salladım. "Görüşürüz Felix. Bir şey olursa ara."

Bir tek Felix'e görüşürüz demiştim çünkü salonda Minho yoktu. Chan ve Hyunjin ise... Onlarla da görüşmek gibi bir isteğim yoktu.

Asansaörün olmayışına söve söve merdivenleri indikten sonra Jeongin'i yine aynı dünkü gibi arabasına yaslanırken bulmuştum. Onun da bir kot ve tişört giyerek oldukça rahat görünmesi, ayrıca kafasında da benimki gibi bir şapka olması beni gülümsetirken biraz da neşeli görünmeye çalışarak son 2-3 adımımı zıplaya zıplaya attım ve "Geldim!" dedim.

"Hoş geldin." dedi gözleri üzerimde gezinirken. Aramızdaki mesafeyi iyice azalttığımda eğildi ve dudaklarıma çok kısa, çok rahat bir öpücük kondurdu.

Ve bu hareket bana öyle doğal, öyle rutin bir şeymiş gibi gelmişti ki o arabayla benim aramdan sıyrılıp kaçarken ben birkaç saniyeliğine donmuştum.

Sanki uzun süreli bir ilişkimiz vardı da o beni her zaman yaptığı gibi selamlamıştı. Ve bu hareket -belki de bana midemin bulanması için zaman tanımayacak kadar kısa sürdüğü içindi- benim midemi bulandırmaktan çok hoşuma gitmişti.

circus | yang jeonginHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin