9

333 36 21
                                    

2007

Dudakları bükülmüş, tişörtünün etekleriyle oynayan küçük kız, topu birbirlerine atan iki kuzenine bakıyordu imrenerek. Az önce top yanına doğru kaçınca hevesle topu tutmuş ve ayağıyla beceriksiz bir şekilde kuzenlerine geri atmıştı. Ama o zaman bile azar işitmişti.

Top ayakla oynanınca neden erkek oyunu oluyordu ki? İki çocuğun küçük kızı aralarına almamak için uydurdukları bahaneyi bir türlü anlayamamıştı Mirai.

"Afiyet olsun anneciğim."

Çitin diğer tarafındaki bahçeden daha önce birkaç kez daha duyduğu kadının sesiyle dikkati o tarafa döndü. Çitin dibine çöküp oturduğu için bir şey göremiyordu. Merak edip bakmak için ayağa kalktığında da bir şey değişmedi. Boyu tam çitler kadardı çünkü.

Yine de bu onu durdurmadı. Yan tarafı görmek için ellerini çitlere koydu ve parmak uçlarına yükseldi. Şimdi ise yalnızca gözleri çitin üstündeydi ama en azından artık görebiliyordu.

O şekilde kalmak için büyük bir çaba sarf ederek sesin sahibini aradı ama bulamadı. Onun yerine bir masanın başında oturan ve meyve suyunu yudumlarken bir yandan da önündeki kitaba bakan çocuğu görmüştü. Bu elbette Mirai'nin gözlerinin parlamasına sebep oldu. Yaşını tam olarak kestirememişti ama hala oyun oynayabilecek kadar küçük duruyordu.

"Hey!" diye bağırdı onun dikkatini çekmek için. Tek istediği şu anda bir oyun arkadaşıydı. Ve bulduğunu düşünüyordu. "Hey, sana diyorum sana!"

İsmini bilmediği için nasıl sesleneceğini bilememişti. Ama bunun bir önemi yoktu. Sesini duyurması yeterdi. Başarmıştı da. Kitap okuyan çocuk sesi duymuştu. Ama bu dönüp bakacağı anlamına gelmiyordu. Üstüne alınması için hiçbir sebep yoktu çünkü.

"Heeey!" dedi yine bu sefer daha da uzatarak. "Duymuyor musun? Sana diyorum kitap okuyan!"

Şimdi üstüne alınması için bir sebep vardı çocuğun. Gözlerini kitaptan kaldırıp sesin geldiği yöne baktı o yüzden. Ama bu sefer de bir şey göremediği için geri kitabına döndü.

Onun da kendisini görmezden geldiğini sanan Mirai öfkeyle kaşlarını çattı. "Buradayım burada!" dedi çite tutunan bir elini havada sallayarak. "Görmüyor musun? Cevap versene."

Çocuk da kaşlarını çattı. Tekrar sesin geldiği yöne baktı ve neyse ki bu sefer havada sallanan eli gördü. Sonra da çitin ucundan gözüken gözleri fark etti. O küçük çocuk neden ona sesleniyordu ki?

"Bana mı seslendin?" dedi emin olmak için. Daha doğrusu emindi zaten ama anlam verememişti.

"Evet!" dedi kız, sonunda fark edilmenin verdiği sevinçle. "Niye cevap vermedin?"

"Gözükmüyorsun çünkü." Çocuk, kızın kendisini görebildiğinden de emin değildi. Epey zorlandığı belliydi, ara sıra yorulduğu için ayaklarının üstüne geri düşüyor ve gözden kayboluyordu. Ama inatla tekrar yükseliyordu.

"Boyum yetmiyor." dedi kız. Sonra elini tutunduğu çite vurdu. "Sen bundan uzun musun? Gelsene bu tarafa."

Çocuk, ona şüpheyle baktı. Gitmekle gitmemek arasında kalmıştı. Küçük çocuğu hiç kendine bulaştırmak istemiyordu ama merak da etmişti.

circus | yang jeonginHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin