2017
"Yemeğe gidiyorum, gelmek ister misin?"
Hyunjin, günün büyük bölümünde olduğu gibi yatağının üzerinde, dizlerini kendine çekmiş bir şekilde oturuyordu. Pencerede olan bakışlarını, her gün duymaya alıştığı sese doğru ağır ağır çevirdi. Ve yine kafasını iki yana sallayarak reddetti.
Bir rutin haline gelmişti artık onlar için. Hyunjin, Felix'in onun için düzenini değiştirdiğinden habersiz, her gün aynı saatlerde gelen teklifi reddediyordu. Felix ise pes etmiyordu. 'Belki gelir' umuduyla her gün sormaya devam ediyor ve bunu 'ya bu sefer gelirse' diye düşünerek son dakikalara bırakmıyordu. Öyle bir durumda kendisi gibi acele etmesini, o saate çoğu yemek bittiği için kalanlarla idare etmesini istemezdi.
Normalde Felix'in sürekli yaşadığı bir şeydi bu. Bazılarıyla karşılaşmamak için uzun bir süre takibin ardından en güvenli saatleri bulmuştu. Bu da kahvaltının ilk, akşam yemeğinin son dakikalarına denk geliyordu. Eğer şanslıysa, okulda çoğu öğrenci sevmediği için artan bir öğle yemeği çıkarsa, iyi geçindiği ablaları sayesinde yurda tok döner, bazen bu riske hiç girmezdi bile.
Ama Hyunjin geldiğinden beri böyle değildi durum. İsmini geçen gün zar zor öğrendiği oda arkadaşıyla iyi bir başlangıç yapmamışlardı evet ama onun yaşanan olaya karşı kayıtsızlığı Felix'e cesaret vermişti. Ne de olsa kendisiyle fazla iletişim kurmasa bile diğerlerine olan sert tavrı da yoktu. Felix'in ısrarcı sorularına sinirlenmek yerine bazen -çok nadiren- sessizce yanıt bile veriyordu.
Felix'in kötü niyetli olduğunu düşünmüyordu çünkü Hyunjin. Daha doğrusu onun hakkında düşünmüyordu. Ama en azından kapıya dayanan zorbalar gibi olmadığına emindi. Tamam, belki sinir bozucu olduğu bazı noktalar olabilirdi. Fazla konuşması, yalnız kalmak istediğini açıkça belli eden Hyunjin için rahatsız ediciydi ama bu, onunla tartışmaya zahmet etmek için yeterli değildi.
Burada kaldığı bir haftada yalnızca bir kez onunla ilgili düşünmüş, arkadaşlık fikrini aklından geçirmişti. Eğer devam edebileceği bir hayatı olsaydı, şımartıldığı on yedi yılın ardından buraya trajik olmayan bir şekilde düşüp durumu kabullenebilseydi... Fazla konuştuğuna dair ufak bir uyarıdan sonra ona uyum sağlayabilirdi. Ama şimdi durum farklıydı. Hyunjin yalnızca burada değil, hiçbir yerde var olmak istemiyordu. Bu yüzden ne Felix'le ne de onun arkadaşlığıyla ilgilenmiyordu.
Reddinden sonra genç çocuğun her gün olduğu gibi hayal kırıklığıyla düşen suratını çok kısa inceledi. Dolgun dudakları sessiz oflaması yüzünden öne doğru şişmiş, ardından bükülmüştü. Alıştığı yüz ifadesinden sonra yine arkasını dönüp tek başına yemeğe gideceğini düşünmüştü ki bu sefer farklı olarak Felix bir şeyler daha söyledi.
"Sana yemek getirmemi ister misin peki? Seni hiç yerken görmüyorum." Hyunjin için bir miktar endişeleniyordu. Okulda olduğu saatlerde ne yaptığından habersizdi ama yurda döndüğünde sessizce oturmak ve bir iki kez banyoya gitmek dışında bir şey yaptığını görmemişti. Cevap alamadığında konuşmaya devam etme ihtiyacı hissetti.
"Odaya yemekhaneden yemek getirmek yasak ama halledebilirim. Ben eskiden kendim için getiriyordum aşağıda beni rahat bırakmadıkları için. Tabii sonra şikayet ettiler ve yasaklandı. Ama hala bazen gizlice alabiliyorum, yani benim için sorun değil."