2007
Yaklaşık yarım saat boyunca okulun önünden ayrılamamıştı Minho ve Mirai. Çünkü Mirai, Minho'ya sıkı sıkı sarılmış, uzun bir süre ağlamıştı yalnızca. Minho ise onu sakinleştirmeye çalışmıştı.
Mirai'nin ağlaması kesildikten sonra ise el ele tutuşmuşlar, evin yolunu tutmuşlardı. Minho Mirai'ye yolu öğretmek istiyordu ama şu an hem karanlıktı hem de kızı en azından bu haftalık yalnız bırakmak istemiyordu. Yolu biraz uzayacaktı ama bunu sorun etmiyordu. O yüzden Mirai'ye yarın biraz daha erken çıkmasını ve kapının önünde onu beklemesini söylemişti. O götürüp yine o alacaktı okuldan.
On dakikalık bir yürüyüşün sonunda eve vardıklarında kapının önünde durdu Minho. Taşıdığı Mirai'ye ait eski sırt çantasını ona geri verip "Hadi, git eve. Sabah görüşürüz." demişti ki "Minho!" diye bir bağırış duydu. Yalnızca birkaç saniye sonra annesinin kollarını hissetmişti etrafında.
"Minho, oğlum! İyi misin? Çok korktum." Genç kadın gözyaşlarını tutamamış ağlıyordu. Çocuğu kendinden uzaklaştırmadan saçlarını, yanaklarını öptü. Sonra bir kez daha sıkı sıkı sarıldı ve en son elini yanaklarına yerleştirip çocuğun yüzüne baktı. "Neredeydin sen? Neden haber vermeden gidiyorsun?"
"Anne," dedi küçük çocuk arkasındaki Mirai'yi işaret ederek. "Mirai'yi yalnız bırakmışlar, almamışlar okuldan. Saatlerdir yoktu. Onu almaya gittim."
Genç kadının kaşları çatıldı ve önce yan eve öfkeli bir bakış attı. Ardından küçük kıza dönüp onu da sarılmanın içine çekti. "Ah canım benim, kıyamam ben sana." dedi şefkatle. "Çok korktun mu?"
Mirai bir elini Minho'nun sırtına koyup diğerini genç kadının boynuna doladı ve kafasını salladı iki yana. "Çok korkmadım." dedi. "Korktum ama biraz. Sizin beni bırakmayacağınızı biliyordum."
Bir süre sarıldılar bu şekilde. Ardından genç kadın geri çekilip iki çocuğun da elini kavradı. Minho'ya doğru konuştu. "Tamam, bunu neden yaptığını anlayabiliyorum ama neden haber vermiyorsun oğlum? Ya sen kaç yaşındasın ki bu saatte kendi başına kalkıp gidiyorsun? Bana söyleseydin ya, birlikte gider alırdık."
"Zaten saatler geçmişti anne, ne olduğunu fark edince düşünemedim koştum hemen."
Gözlerini yumdu genç kadın ve bu konuyu Minho'yla baş başa konuşmak için erteledi. Küçük kızın yanlış anlamasını, kızdığı kişinin o olduğunu düşünmesini istemiyordu.
"Neyse tamam, bu seferlik affediyorum, siz iyisiniz ya." dedi genç kadın. "Yemek de yemediniz, açsınızdır. Hadi gelin de yiyelim artık."
Açlıktan karnı guruldayan Mirai hızlıca kafasını salladı. Minho'nun da ondan farkı yoktu. Eve doğru yürüyeceklerdi ki bu sefer başka bir ses durdurdu onları.
"Ben size demedim mi yan bahçededir diye. Söz dinlediği mi var sanki? Başka nerede olacak? Götürüp dünyanın diğer ucuna bıraksak gelir yine bulur Minho'sunu."
Minho'nun tepkisinden sonra kendisini kötü hissetmeye başlayan büyük kuzen, annesine gidip belki de gidip bakmaları gerektiğini söylemiş, bir süre ısrar etmişti. Ve sonuç olarak saatler sonra evden dışarıya adım atabilmişlerdi küçük kızı almak için.