2007
Okuldan eve gelir gelmez üzerini değiştirmiş, bahçeye çıkmıştı Minho. Dün Mirai'yle bu şekilde anlaşmışlardı çünkü. Birlikte yemek yiyeceklerdi. Ayrıca Mirai'nin ilk gününün nasıl geçtiğini de çok merak ediyordu ve küçük kızın da anlatmak için çok hevesli olduğuna emindi.
Minho için klasik bir okul günüydü. İlk gün dersler çok yoğun işlenmediği ve hiç arkadaşı olmadığı için fazlasıyla sıkılmış, kitap okuyarak geçirmişti saatlerini. Sonra koşa koşa gelmişti eve Mirai'yi göreceği için. Ama henüz ortalıkta yoktu küçük kız.
Sabah okula giderken karşılaşmışlardı. Minho tam evden çıkarken küçük kızı, yanında iki kuzeniyle birlikte okula doğru giderken görmüştü. Aynı okulda değillerdi, bu yüzden yolları farklıydı ama en azından tek başına yürümediği için sevinmişti Minho. Her ne kadar iki çocuk ona iyi davranmasa da...
Minho çok da endişe etmeden biraz daha bekledi. Biraz daha... Ve biraz daha... Kendini, küçük kızın yorgunluktan uyuduğunu düşünerek avuttu. Mirai'nin ilk gününü heyecanla ve bir an önce anlatmak isteyeceğinden, bu yüzden yorgun olsa da uyumayacağından emin olan iç sesini bastırmaya çalıştı.
Ama birazdan hava kararacaktı ve küçük kız hala yoktu. Gerçekten de evde, güvende ve uykuda mıydı?
Aklına düşen şüpheler onu korkutuyordu artık. Evden kavga gürültü sesi yükselmemişti ama Minho henüz gelmeden de olmuş olabilirdi. Gidip evin kapısını çalmak istiyordu ama buna cesareti de yoktu. Alacağı tepkiyi çok iyi biliyordu çünkü. Belki teyzesi değil de Mirai ya da çocuklardan biri açar umuduyla ayağa kalktı yine de.
Tam kendi bahçesinden çıkacağı sırada yan evin kapısının açılmasıyla durdu. Bir an Mirai sandığı için heyecanlandı. Ama sonra çıkanın kuzenlerden biri olduğunu fark etti. Büyüğü olduğunu düşünüyordu. En azından teyzesi değil, diye düşündü ve iç çekip seslendi.
"Bakar mısın?" Aradaki çitlere doğru yaklaştı, çocuk gözlerini kaldırıp ona bakınca devam etti. "Mirai nerede?"
Hiç sevmiyordu bu çocuğu da. Daha doğrusu o evdeki kimseyi sevmiyordu. Ne iki kuzeni, ne teyzeyi ne de amcayı...
Çocuğun bakışları küçümseyen bir hal aldı ve bir süre kısık gözlerle izledi Minho'yu. Ardından "Ne bileyim?" dedi omuz silkerek. "Sürekli senin yanında değil mi?"
"Bugün hiç gelmedi yanıma." Kaşlarını çattı Minho, dudakları büküldü. "Evde değil mi?"
Omuz silkti bu sefer çocuk, bilmiyorum anlamında. "Evdeyse de saklanıyordur bir yerde."
"Eve kardeşinle birlikte döndü ama değil mi? Kardeşini görmüşsündür herhalde?" Minho, gözlerini kısarak, şüpheyle sordu bu sefer. İkisi de ilkokula gidiyordu bildiği kadarıyla. Ayrıca aynı okuldalardı. Aynı saatte çıktıklarına göre eve birlikte dönmelilerdi.
İlk günden Mirai'yi tek başına bırakacak kadar acımasız olamazlardı. Sabah da birlikte gitmişlerdi zaten. Dönüşü de birlikte yaparlardı, değil mi?
O an durumu fark etmesiyle gözleri irileşti Minho'nun. Neler döndüğünü anlamıştı. Mirai eve hiç dönmemişti, dönememişti. Çünkü giderken yanlarına alsalar da dönerken yalnız bırakmışlardı kızı. Ve Mirai'nin yolları bilmediğine emindi. Evi dışında gittiği tek yer, Minho'nun eviydi. Birkaç kere de sokağın sonundaki bakkala gitmişlerdi beraber.