5.Bölüm

16 5 2
                                    

Eyüp’ü karşımda görmemin şokuyla “sen Tayfun amcaların neyi oluyorsun?” diye sordum. O sırada merdivenden topuklu ayakkabı sesi geldi. Aşağı inen Hande Hanım’ı gördüm. Merdivenlerden inerken bana dik dik baktı ve “sen kim olduğunu sanıyorsun? O bu evin oğlu.” dedi. Çok sert girmişti.  Eyüp Tayfun amcanın oğlu muydu? Eğer onun oğluysa çok zengin olmalıydı. Peki ya o zaman neden otobüse binmişti? Kafamda sorularla cedelleşirken Tayfun amca girdi söze “Hande biraz daha kibar olur musun lütfen?” dedi. Bu bir rica değildi bu bir emirdi. Hande Hanım’ın yüzü sinirle gerilirken. Eyüp bana doğru yaklaşıp elini uzattı. “dün tanıştığım Levent’in bugün babamın anlatacağı Levent olduğunu daha önceden bilseydim seninle yeniden karşılaşacağımız için sevinirdim.” dedi. Uzattığı eli kavrayıp “ben de seni tekrar gördüğüme sevindim avukat Bey” dedim. Bana kaş göz işareti yapıp sus dedi. Tayfun amca ne ne dedin sen avukat mı?” o sırada yanlış bir şey dediğimi fark edip. Lafımı çevirmeye çalıştım. “yok canım ne avukatı şey dedim ben” Tayfun amca sinirle “ne dedin sen?” dedi. Çok stres yapmıştım. Lafı ağzımda gevelerken Eyüp atladı birden söze “avcı babacım avcı avukat değil.” Tayfun amca sakinlemiş bir şekilde.” Himm iyi bari. Ben de bi ara hukuk okuduğunu düşündüm.” dedi. Hande Hanım girdi söze “ne avcısı bu?” niye avcı diye seslendi bu sana? ” diye sordu. Eyüp “annecim benim lakabım avcı o yüzden. Çok iyi balık tutuyorum ya işte o yüzden bana esprisine avcı lakabını taktılar.” dedi. Hande Hanım kafasını sallayıp “peki madem öyle olsun”dedi. Eyüp neden hukuk okuduğunu saklıyordu ki? Ve ayrıca neden onun hukuk okumasına bu kadar karşılardı? Tayfun amca “gelin güzel bir kahvaltı yapalım. Hem muhabbet ederiz.” dedi. Hande Hanım “şu şoför parçası da mı bizimle aynı masaya oturucak?” dedi. Yumruğumu sıktım. Tayfun amca Hande Hanıma sert bir bakış attı. “Ben en iyisi gideyim. ”dedim. tayfun amca bana mahcup bir şekilde bakıp” olur mu öyle şey.  Sen Hande ablanın kusuruna bakma hadi geçelim sofraya ” dedi.
Sofrada bir kuş sütü eksikti. Kocaman bir masanın etrafında dört dolu sandalye de çeşit çeşit ve gereğinden bir hayli fazla nimeti tüketmek için samimiyetsizce yerleşmiştik. Tayfun amca “siz nereden tanışıyorsunuz?” dedi.  Bu soruyu ben cevaplamasam iyi olurdu. Yine pot kırmak istemezdim. Eyüp’ün cevaplamasını bekledim. Eyüp “dün otobüste tanıştık babacım.” dedi. Hande Hanım’ın yüzünde beliren şaşkınlık ifadesi ortama gerici bir hava katmıştı adeta. Hande Hanım "nasıl otobüste tanıştınız? Oğlum senin otobüste ne işin var?" dedi. Eyüp gülümsedi ve "Arabam muayenedeydi o yüzden otobüse bindim"dedi. Tayfun Bey girdi devreye "taksiye binseydin oğlum niye otobüse bindim ki? Paran mı yok sanki?" Hande Hanım da onayladı "hiç" zenginlik böyle bir şeydi herhalde. Sırf paran var diye halka karışmamak, sırf zenginsin diye toplu taşıma kullanmamak. Sanki taksi temiz de otobüs pis gibi bakıyorlar. Eğer bir gün zengin olursam ben toplu taşımayı bırakmayacağım. Daha doğrusu toplu taşımayı aşalamayacağım. Biraz abarttım mi? Her neyse... Eyüp "taksiye binicektim ama cüzdanım çalındı." dedi. Hande Hanım endişeyle "sana bişey oldu mu yavrum iyi misin?" diye sordu. Eyyüp onu iyi olduğuna kendisine hiç bir şey olmadığına ikna ettikten sonra Tayfun Bey devreye girdi " ne kadar çalındı?" Eyüp başını öne eğdi ve " bin dolar kadar" dedi. İçimden yuh dedim. Neredeyse yirmi bin TL idi. Bayağı yüklü bir miktardı. Hande Hanım "Tayfun ne kadar çalındığının ne önemi var? Hem önemli olan Eyüp" dedi. Tayfun Bey "bin dolar demiştin değil mi?" Eyüp kafasını sallayarak Tayfun Bey'i onayladı. Tayfun Bey "iyi bari çok bişey değilmiş önemli değil" dedi. Ne çok bir şey değil mi? Cidden bin dolara da az diyorlarsa gerçekten anormal zengin olmalıydılar. Tayfun amca bana baktı " bak Levent Bey oğlum" Eyüp'ün omzuna dokundu "benim oğlum işletme okuyacak. Sonra da benim işlerin başına geçecek." dedi. Ve sonra Eyüp'ün sırtına vurdu. Eyüp'ün yüzünü bir mahcubiyet almıştı. "Ne güzel." dedim. Demek Tayfun Bey oğlunun işletme okuduğunu düşünüyordu. Ama Eyüp babasından gizli hukuk okuyacaktı. Hande Hanım girdi söze. "Siz aynı yaşlardasınız öyle değil mi?" Kafamı sallayıp onayladım. Hande Hanım aşağılayan bakışlarıyla bana baktı ve alaycı bir ses tonuyla "sen ne okuyacaksın? Ay dur pardon ya sen şoförlük yapıyordun değil mi? Geçindirmen gereken bir ailen falan var. Kusura bakma ya" dedi. Beni aşağılayıp güya yarama tuz basıcaktı. Gülümsedim ve "Tıp kazandım ben." dedim. Hande Hanım'ın yüzünde şaşkınlık belirmişti. Memnuniyetsizce " sen tıp mı kazandın?" diye sordu. Kafamı sallayıp onayladım. Ve sonra arkama yaslanıp. "Ayrıca benim şoförlük yapmamın sebebi ailemi geçindirmek değil. Çok şükür halimiz vaktimiz yerinde. Ben tatilimi güzel değerlendirmek için şoförlük yapıyorum." dedim. Hande Hanım'ın yüzü sinirden iyice gerilmiş bir anda masadan kalkmıştı. "Benim dışarıda bir işim var."dedi ve hızla masayı terk etti. Tayfun amca onu onaylayıp bana döndü. "Tebrik ederim oğlum. Senin adına çok sevindim." dedi. Ona teşekkür edip gülümsedim.

Kahvaltımızı yapmış uzun da muhabbet etmiştik. saatime bakıp "ben artık gideyim. Zaten Müberra Hanım'ın da çıkış saati geldi." dedim. Tayfun amca "peki oğlum. Yalnız bunu saymıyorum. Gene bekleriz." dedi. "Tabi efendim" dedim. Giderken  Tayfun amca arkamdan "hatta yarın akşam hep beraber bir yemek yiyelim olur mu?" dedi. Arkamı dönüp onayladım.

Okulun kapısına geldiğimde zil çaldı. Arabanın önünde Müberra belirdi. Kapıyı açtı ve arabaya bindi. O güzel yüzü ağlamaklıydı. "Feriştah Hastanesi'ne gidelim lütfen" dedi. Kafamı sallayıp onayladım. Müberra bir anda ağlamaya başlamıştı. O kadar içli ağlıyordu ki kalbim acıdı. Ne olmuş olabilirdi ki?..

Kalbimdeki MisafirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin