Barış'ın en son neden omzumda ağladığını düşünce içim bir kez daha burkuldu. Geçen sene Selim abi Barış'ın da olduğu bir operasyonda şehit olmuştu. Selim abi bize hep yardım etmişti. Ev bulamadığımızda evini açmıştı, eşi zor ameliyatlar geçirmişti biz onlara yardımcı olmuştuk. Barış o gün neler hissettiğini anlatmadan sadece ağladı. Konuşması için çok ısrar ettiğimde ise Selim abinin 6 yaşındaki kızından bahsetmişti. Zaten annesi de hasta olan kızın az da olsa gördüğü babasını bir daha göremeyecek olduğu düşünüp en çok ona üzülmüştü. Benim babamın şehit olmasına nasıl dayandığımı bile ilk defa sormuştu o gün.
Barış aslında her zaman ilk çocukları düşünürdü onlarla her zaman iyi anlaşırdı. Hatta evlendiğimiz ilk zamanlarda çocuğumuz olsun çok istemişti. Tabi o zamanlar benim durumum malum olduğundan içim acıya acıya geçiştiriyordum onu. Selim abinin vefatından sonra son defa bu konuyu konuştu bir daha da çocuklarla bağ kurmamaya çalıştığının farkındayım.
Benim onu geçiştirmelerimden farklı sonuçlar çıkarıp " Aslında sen de haklısın çocuğumuz olsun istememekle. Korkuyorsun farkındayım, bir çocuğu yalnız büyütmek zorunda kalırım diye düşünüyorsun hatta daha kötüsü çocuğumuz kimsesiz büyümek zorunda kalır diye. Seni bunca zaman darladım özür dilerim. Aslında bizim gibi kelle koltukta gezenlerin çocuğu olmaması lazım belki de." dedi ama ben ağzımı açıp doğruları o zamanda söyleyemediğim için ikinci kere düşük yapmaktan bir evlat acısı daha yaşamaktan korktuğumu hiç bir zaman öğrenemedi.
Şu an ki korkum ise o günkü düşüncelerinin şimdi de değişmemesi. Ne olursa olsun bu gün daha fazla uzatmadan bunu söyleyecektim. Sadece geçmişi sindirmesi için biraz zaman tanıyordum.
...
Sabah olduğunda yeni bir sayfa açtım sanki dün kahvaltımızı bok etmemişim gibi yeni bir kahvaltı hazırladım. Bu sefer kararlıydım yemeğimizi bitirdikten sonra söyleyecektim. Barışı uyandırmak için odamıza gittiğimde Barış her zamanki gibi benim yastığıma sarılmış yüzükoyun yatıyordu.
Uyandırmaya kıyamazdım ama uyurken bile adım seslerimi dinlediğini düşünüyordum. Zaten tam arkamı dönüp gidecekken konuşmasından da belliydi. "Günaydın öpücüğümü vermeden nereye gidiyorsun?" dedi boğuk sesiyle.
Mesleğinin getirisiyle zaten çok derin uyuyamazdı ama dün gece sadece birbirimizin soluklarını dinlediğimiz kesindi. Bebeğimizi kaybettiğimizi öğrenmesi sandığımın aksine aramızdaki bağı güçlendirmişti. Ve yine sandığımın aksine bana hesap sormadı. Neden ona daha önce söylemediğimi sormadı. Neden bebeğine iyi bakmadığımı sormadı. Beni anladı ve sadece yaralarını sarmama izin verdi.
Şimdi bebeğimin hep aklımda olan varlığıyla yanına doğru gittim. Omzuna küçük bir öpücük bıraktığımda içimi bir heyecan kaplamıştı. Her şeyi anlayışla karşılayan canım kocam ne olursa olsun yine beni anlayacaktı. Bir öpücük de boynuna bırakıp yanağına doğru ilerledim. Çocuğumuzu kabullenip beni kırmamak için değil gerçekten sevinecekti. Tam yanağına bir öpücük konduracakken masmavi gözlerini açıp bana döndü. Dudaklarına susamış dudaklarım yerini buldu. İçimdeki heyecanın yanına bir de umut eklendi. Bir çocuğunun öldüğüne bu adar üzülen bir adam çocuğu doğsun isterdi değil mi? Ben bunları düşünürken Barış öpüşünü derinleştirdi ve beni yatağa çekti. Çocuk sevmeyen Barış mı, hayatta inanmam. Hem beni seviyorsa çocuğumu da sevmeliydi zaten. Dudaklarımızı ayırmadan üstüme çıktığında ben dudaklarımı zorlukla ayırdım. Bunu nefes almak için yaptığımı sandı ama tam tekrar yaklaşırken onu ittiğim için yüzüme sorgulayarak baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız mıyız?
Short Story"Sana bir kötü bir de çelişkili olan iki haberim var ve nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum." "Çelişkili derken?" "Yani aslında beni mutlu eden iyi bir haber ama senin nasıl tepki vereceğini tahmin edemiyorum." "Seni mutlu ediyorsa benim için kötü ola...