Kaya Bey karargahtaki odasında onun gibi asker olan kardeşiyle oturmuş bundan sonra ne olacağını konuşuyordu. Yaşına göre oldukça dinç ve yapılı vücudu birkaç günde çökmüş gözaltlarında mor halkalar oluşmuştu.
"Dirayetli olmalısın" diyordu kardeşi Erdem Bey. "Sen böyleyken yengem nasıl toparlansın" ona halsiz bir bakış attı. "Kızım yaşıyor Erdem. Yıllar önce öldüğü söylenilen kızım." Sesindeki sitemi anlayamamak imkansızdı.
Eşi Esin Hanımla bir kız çoçuklarının olmasını ne kadar istediklerini bir onlar bir de Allah bilirdi. Dört erkek çocuktan sonra onlara gelecek meleği nasıl sabırsızlıkla beklediklerini, doğumda öldüğü haberi gelince nasıl sarsıldıklarını bir onlar bir de Allah bilirdi.
Erdem Bey sessiz kaldı. Kızlarının yaşadığını bir hafta önce trajik bir şekilde öğrenmişlerdi. Sonrasında askerliğin getirisi çevresini işin içine koyarak detaylı bir araştırmaya girişilmişti. Herkes titiz bir şekilde çalışıyor, tek bir ayrıntı bile atlanmıyordu.
Odanın kapısının tıklanmasıyla açılması bir olmuş, en büyük oğlu Devran üzerinde ki askeri üniformayla içeri adeta dalmıştı. "Bulduk onu baba."
Bir Hafta Önce
Devran telaşla ameliyathane kapısında bir o yana bir bu yana gidip duruyor sürekli kapıdan çıkan hemşireleri sorguluyordu. Annesi Esin Hanım oğlunun bu tatlı telaşına tebessüm ederken diğer oğulları da abilerini sakinleştirmeye çalışıyordu. En küçük oğlu Çınar dışında tüm çocukları burada yeğenlerinin doğumunu bekliyordu.
Kaya Bey eşinin bunaldığını görünce belinden tutup kaldırmış dışarı çıkıp biraz hava almayı teklif etmişti. Esin Hanım yalnızca başıyla onaylayıp eşinin elini tutmuş sessizce dışarı çıkmışlardı.
Bir banka oturmuş hiç konuşmadan bekliyorlardı. Kaya Bey eşinin durgunlaştığını görünce konuşmaya karar verdi. "İyi hissetmiyorsan eve geçelim güzelim, biraz uyursun olur mu?" Kadın bezgince konuştu.
"Geldiğimizden beri aynı şeyi söyleyip duruyorsun Kaya, iyyim ben diyorum işte"
Kaya Bey elbette biliyordu iyi olduğunu fakat kadının kabuk bağlamış yarasını açmak istemediği için konuyu açmıyor her seferinde "mikrop yuvası burası" diye geçiştiriyordu.
Esin Hanım bunun farkında olacak ki anlayışlı bir gülümseme belirdi güzel yüzünde bankta eşine doğru dönüp az sakallı yüzüne elini yasladı. " İyyim ben, atlattım Kaya. Hayırlısı buymuş belki yaşasaydı çok kötü şeyler yaşayacaktı meleğimiz."
Kaya Bey eşinin yüzüne yaslı eline dönüp bir öpücük bıraktı avuç içine. "Sana hayranım biliyorsun değil mi?" Kadın kollarını kocasının boynuna sarıp güldü nazlı nazlı "hiç unutturmuyorsun ki." Birlikte onca yıl geçirmelerine, yaşlarının ilerlemesine rağmen kadın hâlâ nazdan kırılacak gibiydi.
Sonrasında toparlanıp birlikte içeri geçmişler, çok geçmeden ameliyathanenin kapısından bir bebek ağlama sesi duyulmuştu. Devran olduğu yere çökmüş şükrediyor bir yandan da gözyaşlarını siliyordu.
Kapı açılıp içinden bir hemşire ve battaniyeye sarılmış ufak bebek çıkınca Devran toparlanıp bebeğini kucağına aldı.
"Babam, babacığım" fısıldıyor aynı zamanda gözleri kapalı oğlunun başına öpücükler konduruyordu. "Hoşgeldin oğlum" dedi titrek bir sesle.
Sonrasında bebeği hemşireye verip gidişlerini seyretti. Koridorun başında ki iki sivil askeriyle göz göze gelince bir baş hareketiyle komut verdi. Adamlardan biri hemşirenin peşinden ilerlerken diğeri gülümseyip bir baş hareketiyle tebrik etti komutanını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MENESSE [GERÇEK AİLE]
General FictionGerçek aile kurgusu. •Argo, şiddet ve olumsuz davranışlar içermektedir. Dikkate alarak okuyunuz! •Gerçek kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur, tamamen hayal ürünüdür. •Alıntı, çalıntı durumları halinde yasal süreci başlatacağımdan şüpheniz olmasın.