back to you

3.1K 122 28
                                    

Geçmişinizden ne kadar kaçmak isteseniz de bunun mümkün olmadığını anladığınız an sizin için yıkıcı bir an yaşanır. Her şeyi unuttuğunuzu, kötü günlerin geride kaldığını zannederken tek yaptığınız aslında geçmişinizi zihninizdeki karanlık kilitli kutuya hapsetmektir. O kutu hiç olmaması gereken bir zamanda açıldığında gerçeklerle tekrardan yüzleşirsiniz.

Geçmişiniz sizi her zaman gölge gibi takip eder.

Ogeday'la beraber olduğum süreçte yaşadıklarımı aklıma getirmemeye unutmaya çalışmıştım ki bir noktada başarılı olmuştum. Tamamen geçmişten arındığımı zannederken ise Caner'le yaşadığım olay geçmişi tekrar yüzüme çarpmıştı.

O an Caner'in bağırışları bende tanıdık hisleri uyandırmış, uzun zamandır geçirmediğim panik ataklardan birini geçirmeme sebep olmuştu. Toparlanmalıydım, farkındaydım ama şu an biriyle ne bu durumu konuşmak ne de olayları tekrardan açıklamak istiyordum. Yaşanan olaydan sonra sadece karakola ifademi vermeye gitmiştim. Makbule iki gündür evden dışarı çıkmamı beklese de inatla evde duruyor kimseyle konuşmak istemiyordum.

Şu an yaptığımın bencilce olduğumun farkındaydım ama elimden gelen bu kadardı. Böyle zamanlarda tek başıma kalıp düşünmem, kafamı toparlamam her zaman bana tek iyi gelen şeydi.

Diğer yandan Ogeday'ın kendisinde suçluluk duygusu barındırdığını çok net görebiliyordum. Benimle konuşmaya çalışırken gerildiğinden, ne söyleyeceğini bilemeyen tavırlarından ve suratındaki çökkün ifadeden çok kolay bir şekilde anlayabilmiştim.

Nitekim dün yanıma uğramamıştı. Ona en çok ihtiyacım olan zamanda yanımda olmaması boğuluyormuş gibi hissetmeme sebep oluyordu. Ne kadar kimseyle konuşmak istemesem de sadece yanımda olmasını bana sıkıca sarılmasını istiyordum.

Gece özür dilediğini yazan bir mesaj bırakmıştı. Oysa ki özüre değil ona ihtiyacım vardı.

Kendimi tekrar yatağa bırakarak gözlerimi kapattım. Pencereden sızan soğuk rüzgar tenimi ürpertse de aldırış etmedim.

Kafamdaki düşüncelere rağmen uyuma ümidiyle gözlerimi kapattım.

——-
Ogeday

"Senin burada ne işin var oğlum?" İhsan'ın şaşkın bakışları üzerimdeyken yorgun bedenimi kanepenin üzerine attım. Kanımda gezen alkol hafif mayıştırsa da düşüncelerimden sıyrılmak için yeterli gelmediğini biliyordum. Viski şişesinden bardağıma doldurup tekrar o yakıcı hissin boğazımdan akmasına izin verdim.

"Neden Nisa'nın yanında değilsin?"

Kafamı kanepeye yaslarken gözlerimi kapatarak iç çektim.

Nisa.

Onu o halde görmeye nasıl dayanabileceğimi kestiremiyordum. Başına gelen şeyin tamamen sorumlusu bendim. Benim arkadaşımdı ve ona yaşamaması gereken en ağır şeyi yaşatmıştı. Geç gelseydim daha kötü sonuçlar da olması muhtemeldi ki bu ihtimali düşünmek iyice çıldırmama sebep oluyordu.

Kendimi bu konuda asla affedemeyeceğimi hissediyordum.

Kafamı toparlamalı bir an önce ne yapacağıma karar vermeliydim.

"Ne yapacağımı bilmiyorum İhsan."

"Ne yapacağını nasıl bilmiyorsun?" İhsan'ın sorgulayıcı ifadesine karşılık derin bir nefes alarak bardaktaki son yudumları kafama diktim.

"Bilmiyorum işte İhsan karşısına çıkıp ne bok diyeceğim?"

"Hiçbir şey deme kardeşim, git sarıl sadece. Şu haline bak sence böylesi daha mı iyi?"

japon // ognisHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin